Aslında her şey sanayileşme sürecine hazırlıksız bir girişle başlar.
Döviz rezervi tutmak zorunda olan bir ülkede eğer yeterli döviz geliri yoksa dünya ticaret sistemine eklemlenmesi de öncelikli olarak iç tüketimine yönelik ithal ikamesiyle başlayacaktır.
Elbette bu kısıtlı iç tüketimi ikame edecek ürünleri de günümüzde KOBİ dediğimiz çok sayıda küçük ve orta ölçekli firmalar üretecektir. Dolayısıyla zaman içerisinde bu tarz girişimcilik anlayışı kodlara işler ve şimcilik anlayışı kodlara işler ve Türkiye’de devasa adede ulaşan KOBİ’lerin (mikro, küçük ve orta boy işletmelerin) tüm girişimler içindeki payı yüzde 99,7’ye ulaşır…
Öyleyse bu yüzde 99,7’nin ekonomiye katkısına bakalım:
-Toplam cirodan 2022 yılında aldığı pay yüzde 42 iken toplam üretime ve katma değere sadece yüzde 36’lık bir katkı sağlamakta.
-Ülkemizdeki istihdam yükünün yaklaşık yüzde 71’ini taşımakta ve fakat girişim başına ortalama 3,5 kişiyi istihdam etmekte.
-Toplam ihracattaki payı yüzde 31, patent başvurusundaki payı yüzde 28, toplam kredilerden aldığı pay ise yüzde 27 olarak gerçekleşmekte.
★★ ★
Hadi şimdi tersinden okuyalım: Türkiye’deki toplam katma değer ve üretimin yüzde 64’ünü; patent başvurularının yüzde 72’sini, ihracatın yaklaşık 70’ini tüm ülkedeki işletmelerin binde 3’ünü oluşturan büyük ölçekteki işletmeler sağlamaktadır.
KOBİ’lerin kendi içerisine bakıldığında, manzara çok daha dramatik bir hal alıyor. Toplam 3 milyon 784 bin 464 girişimin yüzde 90,6’sını sadece mikro ölçekli (yıllık çalışan sayısı 10 kişiden az) firmalar oluşturuyor.
Dolayısıyla ülkemizde adeta hisse senedi yatırımı yapılırcasına binlerce firmanın kurulup, binlerce firmanın kapatıldığı bir ölçek ekonomisi hakimdir diyebilirim.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!