Haftalık Piyasa Yorumu / Gedik Yatırım – (20-24 Temmuz 2015)

Bayram sonrasında da gündemi siyaset belirlemeye devam edecek…

Zayıf gündem siyaseti ön plana çıkaracak

Koalisyon görüşmelerinde ilk tur tamamlandı. Bu haftadan itibaren siyasi partiler arasındaki trafik daha da yoğunlaşacak. İlk turların ardından koalisyon beklentisi biraz daha düşmüş gibi görünüyor. Biz önceki haftalarda da ifade ettiğimiz gibi siyasetin her türlü senaryoya açık olduğu ve bu süreci tahmin etmenin çok mümkün olmadığı görüşümüzü koruyoruz. Hükümet kurulması ve erken seçime gidilmesi bizce hala aynı. Bu nedenle piyasa da kendine net bir yön tayin edemiyor. Bu haftadan itibaren piyasanın bütün algısı siyasete yönelecek. Bu süreçte siyasetçilerin yüz mimikleri dahil, her türlü veriye bir anlam yüklenmeye çalışılacak. Sosyal medyada, basında ve hatta kulislerde paylaşılan her bilgi kaynak ve doğruluk teyidi yapılmadan sert fiyat hareketlerine neden olabilir. Hatta asimetrik bilgi akışı nedeni bilinmeyen sert fiyat hareketleri getirebilir. Bizim siyasi kanattan beklentimiz en azından ağustos başına kadar koalisyon konusunda bir netliğin oluşmaması. Bu nedenle elimize net bir bilgi geçmediği sürece aşırı coşku ve aşırı panik dönemlerinde piyasanın peşine takılmaktan özellikle kaçınılması gerektiğini düşünüyoruz.

Ağustos’tan önce koalisyonun netleşmesi zor

Koalisyon görüşmelerinde ilk turun ardından Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi koalisyonuna yönelik beklentiler artsa da, bu konunun netleşmesi ağustosu bulacak gibi duruyor. Biz mevcut durumda hükümetin kurulması ile erken seçim ihtimaline eşit yaklaşmak gerektiğini, bu nedenle de oluşturulacak portföylerde gerek döviz gerekse nakit dengesinin iyi ayarlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu dönemde koalisyonunun kurulamayacağına inananlar portföylerindeki döviz (özellikle dolar) miktarını kurdaki her düşüşte artırmaya devam edebilirler. Koalisyon kurulacağına güvenenler ise düşüşlerde portföylerdeki hisse miktarını artırabilirler. Her iki senaryoda da terste kalınacak olursa kısa vadede önemli kayıpların olabileceği göz önünde bulundurulmalı. Bu nedenle koalisyon konusu netleştiğinde gerektiğinde maliyet yapabilme adına portföylerin en azından yarısının nakit ve benzeri varlıklarda tutulması gerektiğini düşünüyoruz.

Yurtdışında gündem sakin içeride de beklentisiz

PPK toplantısı var Bu hafta yurtdışı veri takvimi oldukça sakin. İçeride de TCMB Para Politikası Kurulu toplantısı var. Geçtiğimiz ay olduğu gibi bu ay da TCMB’nin para politikası araçlarında bir değişiklik yapmasını beklemiyoruz. Gerek kurlardaki düşüş gerekse açıklanan son enflasyon rakamı TCMB’nin siyasi süreci izlemede geçirmesi için fırsat oluşturdu. TCMB’nin de bu fırsatı kullanarak, faizler de dahil olmak üzere para politikası araçlarında herhangi bir değişikliğe gitmeyeceğini düşünüyoruz. Gündemin sakin olması nedeniyle bu hafta daha çok koalisyon görüşmelerinin ön plana çıkacağını, buna bağlı olarak volatilitenin artacağını düşünüyoruz. Dışarıda ise Yunanistan başta olmak üzere riskler düşmüş gibi görünse de önemli borsalardaki yukarı gitmedeki isteksizlik, bir düzeltme yaşanma ihtimalini artırıyor. Özellikle ABD hisse senetleri endekslerinde oluşan negatif aykırılıklar ve yukarı gitmedeki zorlanmalar dikkat çekiyor. Bu nedenle bu hafta yurtdışı etkisinin negatif olma ihtimalini daha yüksek görüyoruz.

Yılın ikinci yarısına Fed ve Çin damga vuracak

Çin borsasından son dönemde görülen %35’i aşan düşüş, Çin hükümetinin aldığı radikal önlemlerle durdurulmaya çalışılsa da kötü kokular gelmeye devam ediyor. Bu düşüşten önce yaklaşık 8 aylık sürede %100’ü aşan prim yapan Shanghai Endeksi’ndeki son düşüşü klasik bir kar realizasyonu ya da düzeltme hareketiyle açıklamak çok mümkün değil. Bu satış dalgasını biz daha çok patlayan bir balonun ya da büyük bir paniğin ayak sesleri olarak yorumladık. Bu ilk panik başta da ifade ettiğimiz gibi Çin hükümetinin radikal ancak sürdürülemez önlemleri ile durdurulmaya çalışılmış olsa da ilerleyen günlerde bu paniğin devamının gelmesi bizler için şaşırtıcı olmayacaktır. Piyasadaki bu panik, gerek Çin vatandaşlarının servetindeki erime gerekse tüketici güveni üzerindeki negatif etkiyle büyüme üzerinde de baskı oluşturabilir. Çin’in %7’lik büyümesi dahi global piyasaları tatmin etmezken, bu oranın daha da düşebileceğine dair bir algı küresel ölçüde etki yaratacaktır. İlk düşüşün nedenlerinin anlaşılamamış olması ve kısa sürmesi nedeniyle Çin’in periferi ülkeleri dışında çok fazla etkisi hissedilmeyen bu paniğin yeni dalgalar getirmesi bulaşıcılık etkisini de artıracaktır. Çin’de bu yönde gelişecek bir atağın bölge ülkelerinin ardından öncelikle dünyanın en büyük ekonomisi ve hisse senetleri endeksleri zirvelerde zorlanan ABD piyasalarını vurması, bulaşma etkisinin de ABD üzerinden yayılması en olası senaryomuz. İlerleyen aylarda hatta haftalarda yeniden Çin’i konuşmaya başladığımızda bu senaryoları daha fazla duyabiliriz.

Gedik Yatırım’ın Takibinde Olan Hisseler İçin Tıklayın.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir