Haftalık Piyasa Beklentileri
Piyasaların gündemi merkez bankalarının faiz kararlarına odaklandı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), beklendiği üzere; Faiz oranını 5 puan artırarak %30’a çekerken toplantı sonrası yapılan duyuruda “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.” vurgusu yapıldı. Hem yüksek montanlı faiz artırımı hem de toplantı sonrası yapılan açıklamalarda parasal sıkılaşmanın süreceği vurgusuna rağmen Borsa İstanbul’a gelen alımlar dikkat çekti. TCMB faizi yükseldikçe mevduat faiz oranlarının da yükseleceği bilinen bir durum. Buna karşılık borsadaki yükselişin nasıl algılandığı noktasında farklı değerlendirmeler geldi. Ekonomi yönetiminin rasyonel politikalara devam edeceği mesajıyla birlikte yabancı yatırımcılar nezdinde kabul görebileceği beklentisi dillendirildi. Hatırlanırsa geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ABD ziyaretinde yabancı yatırımcılar ile görüşmelerin iyi geçtiği bildirilmişti. Bu ziyaretin ardından gelen faiz artırımına yapılan pozitif değerlendirmelere biraz da bu açıdan yaklaşmak gerekecek. Bunun dışında mevcut faiz oranlarının henüz borsaya alternatif olacak seviyeye ulaşmadığı uyarıları da geldi. Diğer yandan çok önemli bir gündemin geride bırakılmasının verdiği rahatlık ve baskının kalkması dikkate değer bir gelişmeydi. TCMB kararının açıklandığı gün bir aracı kurumun yüksek miktarda alım yapması yine bir başka ayrıntıydı. Büyük para haklıdır noktasından sonuç odaklı bakıldı. Fiyat önden gider haber sonradan gelir yaklaşımı, yine piyasalarda kabul gören bir durum. Perşembe gününe kadar yükselen mevduat faizlerinin hisse senetlerine alternatif olabileceği algısı hakimdi. Bu algı TCMB kararı sonrası biraz zayıflamış görülüyor. Ancak şimdi olmazsa da daha geniş zaman diliminde faiz artırımları sürerse, faizin hisse senetlerine alternatif olması halen geçerliliğini koruyan bir tahmin. Bir süre sonra Borsa İstanbul’un yükseliş potansiyeliyle risksiz getiri (mevduat faizi) kıyaslamalarını yine duyabiliriz. Piyasaların bir gözü de yabancı yatırımcılarda. Henüz ciddi bir yabancı girişinden söz etmek zor. Borsa İstanbul’da yabancı takas saklama oranının yüzde 34’e yaklaşmasında bir bankanın piyasa değerinin yükselmesinin önemli katkısı var. Nitekim TCMB verilerine göre 15 Eylül ile biten haftada yabancı yatırımcılar; Hisse senetlerinde 200 milyon dolarlık satış yaparken tahvil bonoda 7.4 milyon dolarlık alım yaptılar. Yabancılar hisse senetlerinde son beş haftanın dördünde satıcılı görüldüler. Yine 15 Eylül haftasında Kur Korumalı Mevduat (KKM) 27 milyar TL azalışla 3.31 trilyon TL’ya geriledi. Bankalarda yurtiçi yerleşiklerin mevduatı 1 milyar dolarlık düşüşle 176.7 milyar dolara gerilerken TCMB brüt rezervi 871 milyon dolar artışla 121.5 milyar dolara yükseldi. Bu rakamları sıralamaktaki amacımız para politikaları ve faiz tarafında ciddi değişim olurken parasal büyüklükte çok ciddi bir değişim veya kalemler arasında henüz önemli bir aktarım olmaması. Diğer dikkat çeken noktanın Borsa İstanbul’un TCMB faiz kararı sonrası dış borsalardan olumlu ayrışması oldu. Piyasalar yabancı yatırımcıyı bekliyor. Bu yönden gelen mesajlar henüz ciddi manada icraata dönüşmese de bir parça iyimserliğe neden olmuş gözüküyor. Borsa İstanbul’da temkinli görünüm yerini daha olumlu bir görünüme bırakmaya başladı.
Merkez bankası kararlarının, piyasalara olduğu kadar reel ekonomiye de yansımaları oluyor. Daha da olacak gibi görünüyor. İleriye yönelik yapılacak değerlendirmeler piyasa ve ekonominin geneli için pek tad vermiyor. Faizlerin yüksek kalmaya devam edecek olması reel ekonomiyi baskılayabilir. Almanya başta olmak üzere Euro Bölgesi, Çin, İngiltere yavaşlamaya devam ediyor. Almanya teknik resesyonda, Çin’de deflasyon riski mevcut. Tekrar yükselemeye başlayan enflasyon ile birlikte görülen durgunluk stagflasyon tahminlerinin yapılmasına neden oluyor. Aynı değerlendirmeler Türkiye için de mevcut. ABD ekonomisi ise daha güçlü duruyor. Önümüzdeki hafta Almanya ve Euro Bölgesi enflasyon (TÜFE), ABD ve İngiltere büyüme verileri (GSYH) takip edilecek. Dolardaki değerlenme Türkiye’nin de dahil olduğu gelişen ülkeler için istenen bir durum değil. Borçlanmalarda maliyetler artacak. Sıcak para girişleri bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Türkiye ağırlıklı olarak dolar borçlanıp euro üzerinden ihracat yapan bir ülke. Euro Bölgesi’ndeki ekonomik görünüm zayıf. Eurodaki zayıflama Türkiye dış ticareti için iyi bir gelişme olmayacak. Türkiye’nin yeni ekonomi programı dış finans çevrelerinde kabul görüp özel bir hikaye yazarsa durum farklılaşabilir. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dış finans çevreleriyle görüşmelerine gelen tepkilere bakılacak olunursa ilk izlenimler olumlu. Türkiye’nin risk primi (CDS) 400 seviyesinin altında kalmaya devam ediyor. Yeni ekonomi yönetimi para ve iktisat teorisine uygun adımlar attıkça iyimser algı sürebilir. Bunun Türkiye’ye para girişlerine neden olup olmayacağını veya nasıl yansıyacağını zamanla görebileceğiz.
Kaynak: Meksa Yatırım Haftalık Bülten