BIST100 Endeksi’nde yükseliş devam ediyor.
Yükselişte yabancı yatırımcıların katkısı hissedilirken yerli yatırımcıların da çıkışa katıldıkları anlaşılıyor. BIST100 Endeksi’nde gelen kâr satışlarına bağlı geri çekilmelerin derinlik kazanmadan kısa sürede alımlarla karşılanması yükseliş trendinin gücünü gösteriyor. Yükseldikçe güç kazanan bir görünüm var. Psikolojik direnç olarak görülen 10.000 seviyesinin üzerine yerleşen BIST100 Endeksi’nde yılbaşından bu yana % 37’yi aşan bir prim söz konusu. Bu getiri ocak-nisan döneminde %18.7 olarak gerçekleşen enflasyon ile altın, döviz, faiz, konut gibi yatırım araçlarının oldukça üzerinde. Borsada oluşan primli görünüme rağmen çıkış hareketinin gücünü koruması “prim var ama yükseklik korkusu yok” gibi bir tanımlamayı beraberinde getiriyor. Bu primin oluşması ağırlıklı olarak yabancı olmak üzere yatırımcıların ilgisinin sonucu. Yabancı ilgisi neden artıyor diye bakacak olursak; Türkiye ile dış piyasalar arasında faiz farkının oldukça açılmış olması ve döviz kurlarının dengelenmesi, Borsa İstanbul’un dış borsalara göre halen iskontolu görünümünü koruyor olması, seçim gibi önemli bir gündemin geride kalmış olması ve ekonomik programa olan güven gibi nedenleri saymak mümkün. Son haftalarda yabancı yatırımcıların hisse senetlerinde bir miktar satıcılı görünüp tahvil bonoda alım yapmalarını yüksek faize yormak gerekir. Son iki haftada yabancı yatırımcılar; Tahvil bonoda 718 milyon dolarlık alım yaparlarken hisse senetlerinde 298 milyon dolarlık satış yaptılar. Portföy girişleri dışında Türkiye’nin risk priminin (CDS) kritik seviye olan 300’ün altına çekilmesi, kredi derecelendirme kurumlarından gelen not ve görünüm artırımları bir süredir program ile ilgili kabulün göstergeleri olarak gözleniyordu. Bu görünümün devamı olarak cuma akşamı piyasalar kapandıktan sonra uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Türkiye’nin kredi notunu B’den B+’ya yükseltirken not görünümünü pozitif olarak korudu. Beklenen bir gelişme olarak pazartesi piyasalara olumlu yansımaları görülebilir. Ancak ekonomik programa dış destek ve kabulün devam ettiğini göstermesi açısından elbette önemli bir gelişme. Yerli yatırımcı açısından ise yüksek faiz nedeniyle biraz gecikmeli bir yönelimden söz etmek mümkün. Gerçi yerli yatırımcıların çok yoğun ilgi gösterdiğini söylemek bu aşamada zor. Sınırlı bir yönelimden söz edilebilir. Finansal okur yazarlığın artması, pandemi sonrası Borsa İstanbul’un yüksek kazanç sağlaması ve borsa ile ilgili eski algının değişmesi, yüksek enflasyon nedeniyle tasarrufları koruma çabası yerli yatırımcıları borsaya yönelten etkenler olarak görülebilir. Tahvil bono ve mevduat faiz oranları yükselse de %70’e dayanan enflasyona karşı tam bir koruma sağladığını söylemek zor. Kesinlikle yatırım tavsiyesi olarak görülmemesi koşuluyla; Borsada riskin yanında aynı ölçüde getiri potansiyelinin de yüksek olduğunu söylemek mümkün. Risk ile getiri doğru orantılıdır. Ancak hissede seçicilik her zaman önemli. Doğru hisselerde olmak gerekecek. Bu aşamada piyasa bozucu haber akışının olmaması ve seçim gibi önemli gündem konularının geride kalması, dış piyasalardan baskı gelmemesi, para girişlerinin sürüyor olması Borsa İstanbul’da olumlu havanın korunmasına katkı yapan gelişmeler. Ancak kısa dönem oluşan primler nedeniyle kâr satış denemeleri ve teknik düzeltme olasılıklarını da dikkate almak gerekecek.
Dış piyasaların geçen haftaki gündemi ağırlıklı olarak ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısıydı. Beklendiği üzere faiz %5.50 seviyesinde sabit bırakıldı. Toplantı sonrası gelen açıklamalarda; “Enflasyonda beklenen ilerlemenin kaydedilmemesine karşılık bilanço küçültme hızının düşürülmesi, faiz artırımının muhtemel olmadığı, enflasyonda % 2 hedefine bağlı olunduğu, faiz indiriminin verilere bağlı olacağı” vurguları öne çıktı. Faiz artırımına kapılar kapatılırken faizin bir süre daha yüksek kalacağı öngörüleri güçlenmiş, bilanço küçültme adımlarının yavaşlatılması ise parasal gevşeme olarak yorumlanmıştı. Bu çerçevede yapılan açıklamalar sonrası piyasalar, bu yıl için bir defa olmak üzere faiz indirimi için aralık ayını öngörüp fiyatlamaya başlamıştı. Ancak bu görünüm cuma günü ABD tarım dışı istihdamının beklentilerin oldukça altında kalmasıyla biraz değişime uğradı. İstihdam verisi sonrası ABD borsalarında tepki alımları görülürken dolar zayıfladı ve ABD tahvil faiz oranları düştü. Altın fiyatındaki kâr satışlarına bağlı düşüş durdu. Petrol fiyatında ise düşüş sürüyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) için faiz indiriminin haziranda başlamasına ilişkin beklentiler korunuyor. Takvim konusunda bir tereddüt yok ama faiz indiriminin sayısıyla ilgili farklı tahminler var. Beklentiler 3-4 arasında. Bu arada dikkat çeken gelişme Almanya ve Euro Bölgesi ekonomisinin seyriyle ilgili. Bu yıl için geçtiğimiz aylarda fazlaca resesyon tahminleri yapılırken büyüme ile ilgili verilerde beklentilerden daha olumlu gerçekleşmeler gözleniyor. Alman imalat sektöründe düşüş nisan ayında ivme kaybına uğradı. Martta 41,9 puan olan imalat sanayi PMI nisanda 42,5 puana yükseldi. OECD, 2024 yılı Euro Bölgesi büyüme tahminini %0.7’ye çıkardı (önceki: %+0.6). Büyüme adına küçük de olsa bir gelişme var. Ancak henüz ciddiyet kazandığını söylemek zor. Yüksek faizin küresel ekonomi üzerindeki sonuçları etkisini koruyor. Faiz indirimleri başlarsa ekonomideki büyüme oranlarının da bu duruma yükseliş olarak tepki vermesi olasıdır.