İyimserliğini korumaya çalışan piyasalarda olumlu fiyatlamaya konu olacak yeni bir gündem ve beklenti ihtiyacının karşılanması önemli.
Son dönemdeki dalgalanma ile birlikte patinaj görünümü veren Borsa İstanbul’da bu durum daha bariz şeklide kendini gösteriyor. BIST100 Endeksi’nde çıkış denemeleri kâr satışlarıyla karşılaşırken yaşanan geri çekilmelerde toparlanmakta zorlandı. Bu görünüme neden olan gelişmeyi ise; Yabancı yatırımcılardan gelen alımların yerini son haftalarda satışa bırakması, yerli yatırımcının ilgisinin de yüksek faize bağlı olarak zayıf kalması şeklinde yorumlamak mümkün. Diğer yandan Yapı Kredi Bankası’nın yabancı bir ortaklığa satış görüşmeleri de borsanın dalgalanmasına neden olan bir gelişme oldu. Görüşmelerin başladığı haberi Yapı Kredi Bankası ile Koç Holding başta olmak üzere bankacılık hisselerini ve BIST100 Endeksi’nin yukarı taşıdı. Görüşmelerin uzaması ve sonrasında da cuma günü akşam piyasa kapanırken görüşmelerin sonlandırılıdığı bilgisi bu defa satışlara neden oldu. Bu gelişmenin etkisi yarın da hissedilebilir. TCMB verilerine göre 24 Mayıs ile biten haftada; Yabancı yatırımcılar hisse senetlerinde 28 milyon dolarlık satış yaparken tahvil bonoda 1.570 milyon dolarlık alım yaptılar. Yüksek faiz nedeniyle tahvil bonoya olan ilgileri artarak devam ediyor. Son beş haftalık tahvil bono alımları 7.1 milyar doları buldu. Aynı dönemde hisse senetlerindeki satışları ise 20 milyon dolar oldu. Diğer yandan KKM ve bankalar yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında düşüş sürerken TCMB rezervlerinde toparlanma hızla devam ediyor. Ama en dikkat çekeni TCMB rezervleri. 24 Mayıs haftasında TCMB brüt rezervleri 3.1 milyar dolar artışla 142.2 milyar dolar olurken swap hariç net rezervler 9,7 milyar dolar artışla eksi 5,1 milyar dolara yükseldi. Önümüzdeki haftalarda muhtemelen uzun bir aradan sonra net rezervlerin pozitife geçtiğini görebileceğiz. Yüksek faiz ve sıcak para etkisiyle de olsa net rezervlerin artıya geçmesi kayda değer ve olumlu bir gelişme. Bunun süreklilik kazanmasında orta ve uzun dönemli tedbirler önemli olacak. Sıcak para ismi üzerinde herhangi bir olumsuzluk yaşandığında aynı hızla geri gidebilir. Ancak döviz girişleri sağlam kaynaklara dayanırsa daha fazla güven verir. Sağlam kaynaklar deyince akıllara ilk gelen dış ticaret ve cari açıkların kapanması, doğrudan yatırımların artması geliyor. Dış ticarette ve cari dengede açıklar devam ediyor. Geçen hafta Türkiye’nin nisan ayı dış ticaret açığı %12 artışla 9.8 milyar dolar olarak açıklandı. Doğrudan yatırımlar ise mart ayı ödemeler dengesi tablosuna göre yıllık bazda 9.5 milyar dolar. Bunun da yarısına yakını gayrimenkul alımlarından kaynaklanıyor. Yine yarısından fazla sermaye çıkışı söz konusu. Cari açık ise yıllık bazda 31 milyar dolara kadar gerilerken mart ayında 4.5 milyar dolar ile bu yılın aylık bazda en yüksek rakamına yükseldi. Özetle, tahvil bono ağırlıklı sıcak para girişleri piyasalardaki iyimserliği desteklerken uygulanan ekonomik programın da kabul görmesi anlamına geliyor. Türkiye’nin 260 seviyelerine gerileyen risk primi (CDS) ve ülke kredi notlarındaki artışlar zaten bunun bariz göstergeleri arasında. Süreç olarak sıcak paranın ardından doğrudan yatırımların da gelmesi gibi bir algı ve beklenti var. Piyasalarda genelde “önce portföy yatırımları, ardından doğrudan yatırımlar gelir” şeklinde öngörüler vardır. Bu döngü çoğu zaman çalışır. Dileriz bu defa da öyle olur. Ekonomideki doğru politikalar uygulanırsa yabancı girişlerinin devamı beklenebilir. Türkiye gelişen ülkeler arasında önemli bir pazar ve piyasadır. Jeopolitik konumu zaten malum. Diğer taraftan TL’ye ilgi devam ediyor. TCMB verilerine göre yine 27 Mayıs haftasında; Kur korumalı mevduat (KKM) ve bankalarda yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında düşüşler sürdü. Faizlerdeki yükseliş TL’ya dönüşü teşvik eden bir gelişme olarak geçerliliğini sürdürüyor. TL değer kazandıkça ihracatçı biraz daha zorlanacak. Mevcut para politikasının uygulanması konusunda kararlılık devam ediyor. Ekonomi yönetimi önceliği enflasyon ile mücadeleye vermiş durumda. Diğer yandan likidite fazlalılığına bağlı olarak bankaların mevduat faizlerinde düşüşlerin altı puanı geçtiğine dair haber akışları mevcut. Buna karşılık TCMB, geçtiğimiz günlerde karşı hamle ile TL mevduatlardaki zorunlu karşılıklarının yükseltilmesiyle sistemden yaklaşık 550 milyar TL çekildiğini açıkladı. Mevduat faizlerinin çok da gevşemesine imkan verilmek istenmiyor. TCMB faiz artırırken mevduat faizleri gevşerse enflasyon için önemli görülen sıkı para politikasının akamete uğraması gibi bir risk var. Faizlerin yüksek kalması ise borsaya ciddi bir alternatif demek.
Ekonomik programın en önemli kriterlerinden biri olan enflasyonda önemli bir viraja gelinmiş durumda. Ekonomi yönetiminin mayıs ayına kadar zirve, haziran sonrası düşüş şeklinde verdiği takvimin sonuna yaklaşıldı. Piyasa beklentisi aylık %3, yıllık %75 civarında. Zaten ekonomi yönetimi mayıs gibi %70-75 aralığında bir enflasyon tahmini yapmıştı. Bu açıdan enflasyon bu bantlarda gerilerse piyasa buna pek tepki vermez. Ancak haziran sonrası düşüş görülmez ise o zaman farklı tepkiler olacaktır. İlk tepki vereceklerin başında da TCMB geliyor. TCMB Başkanı Fatih Karahan geçtiğimiz günlerde “enflasyonda beklenen düşüş olmaz ise ek sıkılaştırmadan” söz etmişti. Ek sıkılaştırma deyince de akla ilk gelen faiz artırımı oluyor. Borsa İstanbul’da satış baskısı korunmakla birlikte destek noktalarında tepki alım denemeleri görülebilir.