Haftalık Borsa Yorumu – (16-20 Eylül 2024)

Borsa İstanbul’da bir süredir talepteki zayıflamaya bağlı olarak düşüş hareketi korunuyor.

Yerli yatırımcının yüksek faiz nedeniyle ilgisinin azalması, yabancı yatırımcıların yine yüksek faize bağlı olarak tahvil bonoyu tercih etmeleri ve hisse senetlerinde satıcı konumlarını sürdürmeleri, beklenti ve piyasayı taşıyacak beklenti ihtiyacı, ekonomideki yavaşlama, yılın ilk yarısına ait bilançoların zayıf gelmesi gibi birçok nedenle temmuz ayının ikinci yarısından bu yana BIST100 Endeksi’ne düşüş trendi hakim oldu. Ancak sayılan gelişmelerle olumsuzluğun belli ölçüde realize edildiğini, fiyatlara dahil olduğunu söylemek mümkün. Zirve seviyesinden yüzde 17 gibi bir uzaklaşma söz konusu. Ayrıca teknik analiz açısından bakacak olursak 9.200-9.300 bandında trend desteğinin geçtiği görülüyor. Cuma günkü tepki çıkışının sebebini biraz da bu görünümde aramak gerekir. Borsada tepki çıkışının devamı beklenebilir. Fakat çıkışın güç kazanması için talep ile hacim artışı, beklenti ve hikaye tarafının doldurulması gibi şartların tamamlanması gerekecek. Tek başına hisse fiyatlarının düşüşmüş olması piyasayı taşıyacak bir faktör olamaz. Beklenti tarafını ne doldurabilir diye baktığımızda, Fed’in faiz indirim sürecini başlatması ilk akla gelen konu başlığı olarak görülüyor. Bu durum zaten bir süredir piyasaların gündemindeydi. Ancak BIST100 Endeksi ve dış borsalarda belirgin bir fiyatlamaya henüz konu olmadı gibi görülse de bunun etkilerini orta ve uzun vadede görmemiz olasıdır. İç gündemde ise en önemli beklenti enflasyondaki düşüş sürecinin ciddiyet kazanması olacak. Ekonomi yönetimi yılın ikinci yarısı dezenflasyon (enflasyonda yavaşlama) sürecinin başlamasını bekliyordu. Baz etkisiyle yıllık bazda bir düşüş görülse de aylık enflasyonda henüz bu durumun görüldüğünü söylemek bu aşamada zor.

Piyasalar Fed faiz kararına odaklandı. Büyük bir sürpriz olmaz ise ABD Merkez Bankası (Fed) faiz indirimine 18 Eylül Çarşamba günkü toplantısında başlayacak. Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise haziran ayında başlamış, ara vermişti. Geçen hafta onlar da faiz indirimine devam etme kararı aldılar. Her iki bankanın da enflasyon hedefi yüzde 2 idi. ABD yüzde 9, Avrupa ise yüzde 10 enflasyondan yüzde 2’li seviyelere kadar geldiler. ABD enflasyonu (TÜFE) geçen hafta yüzde 2.5 olarak beklentilere paralel açıklandı. Bu açıdan 25 baz puanlık indirim beklentisi ağırlık kazandı. Önümüzdeki dönemde faiz indirimlerinin dozunu enflasyon ve istihdam verilerinin seyri belirleyecek. Diğer yandan ABD ve Avrupa ekonomilerinde yüksek faize bağlı olarak yavaşlama emareleri baş göstermişti. Euro Bölgesi ve Almanya’da resesyon söylemeleri daha fazlaca dillendirilmişti. Faiz indirimleri veya düşük faiz ortamının ekonomideki büyüme ve canlılığa katkı vermesi beklenebilir. Diğer yandan piyasalara yansımaları ayrıca önemli olacak. Borsalara, altın ve gümüş başta olmak üzere kıymetli madenler ile emtia fiyatlarında yükseliş gibi sonuçlarını süreç ve zaman içinde görmemiz mümkün olabilir. İlk tepki altın fiyatlarından bir süredir geliyordu zaten. Piyasaların fiyatlama konusunda baz aldığı tek parametre faiz de değil elbette. Faiz düşerken diğer parametrelerde yaşanacak gelişmeler de takip edilecek. Öncü merkez bankalarının faiz düşüşlerinin bir diğer olumlu yansımaları Türkiye’nin da dahil olduğu gelişen ülkeler üzerinde olabilir. Düşük borçlanma maliyetleri, portföy yatırımlarında artış gibi bazı yansımaları görmemiz olasılık dahilinde. Özellikle Türkiye açısından bakacak olursak; Türkiye’de yüksek faiz ortamının en azında bir süre daha devamı bekleniyor. Bu durum ABD ve Avrupa ile faiz makasının daha da açılması demek. Son aylarda yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yönelik yüksek faize bağlı olarak tahvil bono bariz bir ilgileri mevcut. Bu eğilimin sürmesi beklenebilir. Fed veya ECB faiz indirdikçe tahvil faizlerinin de düşmesi muhtemel bir gelişme olacaktır. ABD 10 yıllık bono faiz oranı geçen hafta yüzde 3.65, Almanya yüzde 2.15 seviyelerine kadar geriledi. Borsalara yansımaları da hissedilebilir elbette. Faiz hisse senetlerinin en ciddi rakibidir. Faizdeki gerileme doğal olarak borsalara da olumlu etki edebilir. Altın fiyatlarında yükseliş yeni zirve denemeleriyle sürüyor. Avrupa Merkez Bankası’nın ardından bu hafta da ABD’den faiz indirimine gidecek olmasının ilk yansımalarını altın fiyatları üzerinde görmeye başladık. Bu dönem altın fiyatlarının en duyarlı olduğu konu öncü merkez bankalarının faiz politikaları. Ortadoğu’nun bir parça sakinlik kazanmasıyla jeopolitik gelişmelere bağlı güvenli liman ihtiyacı zayıflamış görülüyor. Altının ons fiyatında bir süredir geçmekte zorlandığı 2.531 dolar zirvesi geçildi ve yeni zirve 2.586 seviyesinde oluştu. Benzer görünüm iç piyasalarda altının gram TL fiyatı için de geçerli.

Yabancı yatırımcıların Türk mali piyasalarına bir süredir bakışı belli. Tahvil bonoda alıcı, hisse senedinde satıcı konumdalar. Ancak son haftalarda bu görünüm biraz değişmeye başladı. Tahvil bonoda bir hafta alırken sonraki hafta satıcı çıkabiliyor. TCMB verilerine göre; 06 Eylül ile biten haftada; Tahvil bonoda 863 milyon dolarlık satış yaptılar. Bir önceki hafta 682 milyon dolarlık alım yapmışlardı. Benzer durum ağustos ayının ikinci ve üçüncü haftaları için de geçerli. Son bir aylık periyoda baktığımızda daha kısa vadeli ve trade (al-sat) amaçlı bakıyorlar gibi bir görünüm hakim. Diğer yandan yine 06 Eylül haftasında; TCMB brüt rezervleri ve KKM’de (kur korumalı mevduat) düşüş sürerken bankaların yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatında hafif artış söz konusu. TCMB rezervlerine ilişkin olarak geçen hafta açıklanan ödemeler dengesi tablosunda yıllık cari açığın 20 milyar doların altına çekilmesi sonrası, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Düşen cari açık ve artan dış kaynak girişleri kalıcı rezerv birikimine katkı sağlıyor” açıklaması kayda değer. Ayrıca, Şimşek’in “Temmuzda 10 yılın en yüksek aylık portföy girişi gerçekleşirken son bir yılda toplam giriş 34,5 milyar dolar oldu” notu da önemliydi. Diğer yandan piyasa çevrelerinden cari açıktaki gerilemeyi ekonomideki yavaşlamaya bağlayan değerlendirmeler de geldi.