Piyasalarda iyimserlik sürerken iyi haberler gelmeye devam ediyor.
Türkiye’nin gri listeden çıkması, TL’ye dönüşün hız kazanması, yabancı yatırımcıların yoğun şekilde tahvil bono alımları, Türkiye’nin kredi not artışları, ülke risk priminin (CDS) düşüşü, geçmiş yazılarımızda sıkça vurguladığımız üzere uygulanan ekonomik programın sonuçları. Geçen haftaki enflasyon verisinin ardından yabancı yatırımcıların alımları tahvil bonoda daha belirgin bir hal alırken hisse senetlerinde 1.5 ay sonra tekrar alıma geçmeleri kayda değer bir durum. Sürpriz bir şekilde beklentilerin oldukça altında gelen ve bazı tartışmalara da neden olan haziran enflasyonu sonrası yabancılar, tahvil bono alımında vites büyütüp hisse senetlerinde tekrar alıma geçtiler. Hisselerde yabancı alımlarının devamının gelip gelmeyeceği borsanın seyri açısından oldukça önemli olacak. Hatırlanırsa, geçen haftaki yazımızda, enflasyondaki yavaşlamayı resmi veri üzerinden ve piyasa bakışı açısından değerlendirmiş, borsadaki alımlar yabancı izlenimi veriyor şeklinde vurgulamıştık. Bu haftaki yorumumuz ise; Haziran ayı ile birlikte dezenflasyon sürecinin başladığı izlenimi yabancı yatırımcılarda da hasıl olmuş ki Türkiye’deki tahvil ve hisse pozisyonlarını artırmışlar, şeklinde olacak. Özetle, yaşanan gelişmeler ışığında tahvil bono ağırlıklı olmak üzere Türkiye’ye sıcak para girişi artarak devam ediyor. Şimdi dikkatler Moody’s’e çevrilmiş durumda. 19 Temmuz’da Moody’s Türkiye’nin kredi notu konusundaki görüşlerini açıklayacak. Piyasanın beklentisi, Türkiye’nin kredi notunun artmaya devam edeceği şeklinde. İki kademe birden artış bekleyenler de az değil. Not artırım beklentisi bir süredir piyasanın gündeminde olması nedeniyle belli ölçüde fiyatlandı. Bunu da dip not olarak vermek yararlı olacak. Son aylarda S&P ve Fitch dahil kredi derecelendirme kuruluşlarının tamamı Türkiye’nin kredi notu konusunda oldukça cömert davranıyorlar. Bir bakıma aldıklarını geri veriyorlar. Para ve iktisat teorisine uygun, rasyonel politika sonuçlarını veriyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Tekerleği yeniden keşfetmiyoruz, ABD ve Avrupa ne yaptıysa onu yapıyoruz” demişti. ABD ile Avrupa’da son bir kaç yılda uygulanan, sonuç alınan faiz artırımı ve sıkı para politikasının benzeri Türkiye’de de son bir yılda uygulanıyor. Para politikasında iyi sonuçlar alındı ama reel ekonomiye henüz yansımaları görülmüyor. Enflasyonun yavaşlamasıyla genel ekonomiye de etkileri görülmesi olasıdır. Para politikaları, maliye ve genel ekonomi politikalarının uygulanması için bir zemin hazırlar. Bu zemin oluşmaya başladı. Bunun ne ölçüde ve nasıl kullanılacağını zamanla göreceğiz. Yüksek faiz ve sıkı para politikası ekonomide soğumaya neden olurken hayat pahalılığı, düşük kalan ücretler, artan konkordatolar gibi birçok sorunu da beraberinde getirmişti. Ağırlıklı olarak Türkiye’ye son bir yılda gelen para portföy yatırımları, yani sıcak para. Yüksek faize, yani getiriye ve almaya geliyor. Bunun devamlılığını sağlamanın yanında doğrudan yatırımları da çekmesi beklenir ve istenir. Çin’den geçen hafta gelen otomotiv yatırımı bu açıdan oldukça değerli. Olumlu haber akışlarıyla beslenen Borsa İstanbul’da iyimserlik sürüyor.
TCMB’nin Perşembe günleri açıkladığı haftalık veriler yakından takip edilen gündemler arasında. 5 Temmuz ile biten haftada TCMB verilerine göre; Yabancı yatırımcılar hisse senetlerinde 156.4 milyon dolar, tahvil bonoda 1.480.2 milyon dolarlık alım yaptılar. Tahvil bonodaki alımların 1 milyar dolar sınırını geçmesi ayrıca dikkate değer. Aynı hafta, TCMB brüt rezervleri 5.5 milyar dolar artışla 148.4 milyar dolara ulaşırken swap hariç net rezervler 18.1 milyar dolara yükseldi. Yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatı 500 milyon dolar yükselerek 162.5 milyar dolar oldu. Kur korumalı mevduat (KKM) 23 milyar TL düşüşle uzun bir aradan sonra 2 trilyon TL’nin altına düştü. Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alparslan Çakar, son bir yılda TL mevduatın payının 17 puan artarak yüzde 50’yi aştığını söyledi. Enflasyon önümüzdeki aylarda hızlanarak düşmeye başlarsa, faiz de düşecek. Yıl sonu gibi faiz indirim beklentileri çok fazla dillendirilen bir konu. Bu durumda sıcak paranın Türkiye’de kalıcılığı veya doğrudan yatırımlarla ikame edilmesi, piyasaların seyri ve ekonominin geneli açısından önemli olacak. Bu konuyu ekonomi yönetimi de mutlaka değerlendiriyordur. Enflasyondaki düşüşün şirket kârlılıklarına yansımaları ayrıca izlenecek bir konu. Enflasyon düştükçe şirket kârları da düşecek haliyle. Enflasyon muhasebesiyle yıl sonu ve bu yılın ilk çeyreğinde şirket kârları bir tırpan yemişti. Son günlerde borsada hesaplar biraz da “yabancı gelirse hangi hisseler gelir” tarafına evrilmeye başladı.
Dış piyasalardaki iyimser havanın da destek verdiği iç piyasalarda para politikasından sonuç alındıkça piyasalara yansımaları belirginleşiyor. Cuma günü açıklanacak Moody’s kararı sonrası bu havasının sürmesi beklenebilir. Bu meyanda Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcıların hisse senetlerindeki işlemleri ve geçen hafta başlayan alımların devam edip etmeyeceği konusu takip edilecek.