21. Yüzyıl’ın ilk 25 yılı, ilk çeyreği, bir yandan uygarlığımızı, insanoğlunun günlük yaşamını derinden etkileyen ‘megatrend’leri, bir yandan da küresel ekonomi-politik sistemdeki dengeleri alt üst eden, yeni meydan okumamaları, yeni dengeleri, ‘yeni normal’i gündeme getiren ‘mega tehditler’i birlikte konuştuğumuz, tartıştığımız, anlamaya çalıştığımız bir dönem olarak şekillenmeye devam ediyor. Önümüzdeki en az 2 yılı, küresel tarım-gıda güvenliği, küresel enerji güvenliği, küresel ticaret ve tedarik zinciri güvenliği, küresel iklim güvenliği, ‘sürdürülebilir barış’ ve ‘sürdürülebilir kalkınma’ kavramlarına yönelik pek çok yaklaşımı, farklı bakış açılarını, çözüm önerilerini ve olası kırılmaları detaylı olarak ele alacağımız bir dönem olarak geride bırakacağız.
Tüm bu küresel ekonomi-politik tablonun ortasında, dünyanın önde gelen 40 ekonomisi için var olan temel gerçek, 1980’li yılların ortalarından, 2020’lere kadar, uluslararası alanın bu derece ‘güvenlik ve kontrol’ odaklı bir arayışa, bir algıya, bir meydan okuma sürecine maruz kalmadığı. Bu nedenle, ekonomi ve siyaset alanında süregelen reformlar, ülkelerin ekonomik ve sosyal yaşam standartlarını daha üst seviyelere taşıyacak adımlar, iki ‘siyah kuğu’nun, küresel pandemi ile Rusya- Ukrayna Savaşı’nın 2008 Küresel Finans Krizi’nin üzerine yüklenen katmerli etkisiyle, dünyanın önde gelen ülkelerini ‘güvenlik ve kontrol’ odaklı bambaşka bir gündeme taşıdı. Ülkeler, ülke sınırlarının güvenliğinden, gıda ve enerji güvenliğine, bambaşka tehdit ve meydan okumalara odaklanmış durumdalar. Çünkü, bilhassa son 3,5 yıllık tecrübe, 2020-2023 döneminde yaşananlar, önde gelen ülkelerin tümüne tehditlerin ve krizlerin boyutu tırmandığında ‘yapayalnız’ olduklarını açık ve net gösterdi.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!