Güçlü kalmak adına sürdürülebilir ekonomi…

Ekonomik açıdan sürdürülebilirlik; faaliyetlerin çevresel sonuçlarını tam olarak dikkate alan, değiştirilebilen veya yenilenebilen bir döngüye işaret eder. Yeşil dönüşümse bu döngünün olmazsa olmaz bir parçasıdır. Günümüzde Panama Kanalı’ndaki gemilerin geçişinin azalmasından tedarik zincirlerine, kuraklıktan gıda fiyatlarına ve kıtlıklara, doğrudan yabancı yatırımların azalmasından finansman kaynaklarına ve dahi İngiltere seçimlerinde tartışmaya yol açacak Ruanda’ya kadar ekonomik ve sosyal maliyetleri olan çok önemli bir konudur.

Sık sık “Öyleyse neden vakit nakittir ve somut adımlar atma zamanıdır” dediğime gelecek olursam:

Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren dünya üzerinde yaşanan krizlerin ya da çatışmaların arka planı veya merkezinde hep enerji vardır.

Bugün Fransa Başkanı Macron’un “ölüyoruz” diye betimlediği AB’nin temelleri ilk olarak 1951’de Paris Anlaşması’yla kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak atılmıştır.

Aslında Endüstri Devrimi’yle başat hale gelen kömür, iki dünya savaşındaki tank ve uçak kullanımındaki gereksinim doğrultusunda yerini ve ardından stratejisini petrole bırakmıştır.

***

1973 Petrol Krizi ile Körfez ülkelerinin, Arap-İsrail savaşında İsrail ordusuna destek veren Batılı devletlere yönelik başlattığı bir petrol ambargosu olmuş ve etkisi çok uzun soluklu olmasa da dünyayı bambaşka bir stratejiye doğru sürüklemiştir…

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!