Mahfi Eğilmez – 10.07.2013
Banka konumunda bulunmayan ve bankacılık düzenlemelerine tabi olmayan ama ticari bankaların sağladığı hizmetlere benzer hizmetleri sağlayabilen kurumların yaptıkları işlemlerle banka konumunda bulunduğu halde bankacılık düzenlemelerine tabi olmaksızın benzer hizmetleri verenlerin yaptıkları işlemlere gölge bankacılık, bunların oluşturduğu faaliyet toplamına da gölge bankacılık sistemi deniyor.
Gölge bankacılık sistemini oluşturan kurumlar tasarruf sahibiyle borç alan arasındaki köprüyü kuran ve bankalar dışında kalan aracı kurumlardır. Bu kurumların ortak özelliği bankalardan farklı olarak mevduat toplayamamalarıdır. Buna karşılık diğer yollarla topladıkları kaynakları bankalara benzer biçimde kullanmaktadırlar. Bu kurumlar bankalardan farklı olarak tüketici kredisi, kredi kartı gibi bireysel ya da benzer krediler yerine yatırım kredileriyle uğraşırlar. Bunların ABD’deki tipik örneği emeklilik fonlarıdır (pension funds.) Bu fonlar, katılımcılardan topladıkları prim gelirlerini borç vererek değerlendirmeye yönelirler. Günümüzde Çin’de oldukça yaygın olan bir modeli normal bankaların servet yönetimi amacıyla topladıkları fonları bankacılık kurallarına tabi olmaksızın kredi olarak vermeleri biçiminde ortaya çıkıyor.[1]
Gölge bankacılık sistemini biraz daha açarsak iki farklı yapıdan söz edebiliriz: (1) Bankacılık işlemlerine benzer işlemleri yaptığı halde bankacılık düzenlemelerine tabi olmayan kurumlar. Bu kurumlar sigorta şirketleri, faktoring şirketleri, finansal kiralama şirketleri, hedge fonlar, para piyasası fonları, yapılandırılmış yatırım fonları, tüketici finans kurumları, menkul değer şirketleri olarak sıralanıyor. Yatırım bankalarının, sigorta şirketlerinin, faktoring ve finansal kiralama şirketlerinin bu gruba dahil edilip edilmeyeceği meselesi literatürde tartışmalı olan konular arasında yer alıyor. ABD’de bu konu krizle birlikte çözümlendi. Yatırım bankası konumundaki Lehman Brothers’ın batışından sonra bankacılık düzenlemelerinin dışında herhangi bir yatırım bankası kalmadı. (2) Bankacılık düzenlemeleri dışında bankacılık işlemlerine benzeyen işlemleri yapan bankalar.
Yine yukarıdaki tanımda yer alan önemli bir unsur da “bankacılık düzenlemeleri” deyimidir. Bununla kastedilen şey bankacılık faaliyetlerinin Merkez Bankası veya kamu adına yetkili bir otorite tarafından düzenlenip denetlenmesi meselesidir. Örneğin Türkiye’de BDDK bankaların örgütlenmesinden yönetilmesine ve yaptıkları işlemlerin yasal çerçeveye uygunluğundan sermaye yeterliliğine kadar neredeyse bütün işlemlerini denetim ve gözetim altında bulundurmaktadır. Buna karşılık gölge bankacılıkla uğraşan kurumların bazıları Hazinenin düzenleme ve denetimine tabi bulunuyor.
Finansal İstikrar Kurulu saptamalarına göre 2012 yılsonu itibariyle gölge bankacılık sisteminin dünya çapındaki işlem hacminin 70 trilyon dolara yakın olduğu tahmin ediliyor. Bu tahmin, gölge bankacılık sisteminin faaliyet hacminin toplam finans sektörü faaliyet hacmi içinde % 30’a yakın bir yer tuttuğunu gösteriyor.
Gölge bankacılık sisteminin Çin’de korkunç bir hızla büyüdüğü biliniyor. J.P. Morgan Chase’in tahminine göre Çin’deki gölge bankaların işlem hacmi 2012 sonu itibariyle 36 trilyon Yuan’a ulaşıyor (yaklaşık 5,8 trilyon USD.)[2] Bu, kabaca Çin’in GSYH’sının yüzde 70’ine yakın bir miktar. Üstelik bu miktarın reel kesime yönelen bölümünün çok düşük olduğu vurgulanıyor. Son dönemlerde Çin yetkilileri gölge bankacılığı da kapsayacak bazı düzenlemeler yaptılarsa da bunların yeterli olmayacağı görüşü oldukça yaygın. Bazı analistler Çin’deki bu eğilimin yakın gelecekte ABD’deki subprime mortgage krizi benzeri bir kriz yaratacağını öne sürüyorlar.
Küresel sistem diye adlandırsak da bu sistemin, bir yerde ortaya çıkan hatanın bir benzerinin başka yerde çıkmasını engelleyecek kadar küresel olmadığını kabul etmemiz gerekiyor.