Utku Altunöz – 31.07.2013
Değerli para&borsa takipçileri için bu yazımda, iktisatta çokça tartışılan bir konuyu son yaptığım çalışmamın ampirik sonuçlarıyla beraber sizlerle paylaşmak istiyorum. Söz konusu çalışmam özel bir sendika ya ait akademik dergide yayınlanacağı için akademik bir dil içermekte. Bu nedenle bazı terimleri daha anlaşılır hale getirerek sizlerle paylaşmak istiyorum.
Eminim ki hepimiz birçok kez şu tartışmanın içinde bulmuşuzdur kendimizi. Daha fazla zengin olsaydım, daha yüksek gelirim olsaydı, bu paralellikte tüketim harcamalarımı arttırırdım. Gerçekten de gelirimiz artarsa buna paralel olarak harcamalarımız artar mı? Hep birlikte görelim.
Tüketim, insan ihtiyaçlarının doğrudan doğruya giderilmesi için mal ve hizmet kullanımıdır. Klasik iktisatçılar tüketimi, tüketim mallarının satın alınması olarak değerlendirmişler ve tüketim olgusu üzerinde fazla durmamışlar, daha çok gelirin paylaşımı ve üretim konularını incelemişlerdir. Tüketimin önemine ilk kez Keynes değinmiştir. Tüketimi açıklarken harcamaları esas almıştır. Tüketim harcamalarını etkileyen önemli faktörleri şu şekilde sayabiliriz.
- Ekonomik faktörler
- Nüfusla ilişkili faktörler
- Davranışsal faktörler
Teorik Literatürde Tüketim Fonksiyonu
Tüketim fonkisyonu teorilerinin esin kaynağı, farklı gelir gruplarındaki kişilerin tüketim eğilimlerinin ne olduğu sorusuna aranan cevaptır. İktisat literatüründe temel olarak mevcut dört teorinin de ortak yönü, tüketimi belirleyen temel unsur olarak geliri kabul etmeleridir. Bununla birlikte gelir, farklı iktisat ekollerinde farklı isimlerle karşımıza çıkmaktadır. Keynes (1936)tarafından ortaya atılan mutlak gelir teorisinde cari mutlak gelir olarak karşımıza çıkan gelir kavramı, Milton Friedman’ ın (1957) sürekli gelir teorisinde, uzun dönemde normal olarak kazanılacağı ümit edilen sürekli gelir olarak karşımıza çıkmaktadır. Benzer şekilde Franco Modigliani ve Albert Ando (1963)’nun birlikte geliştirdikleri hayat devresi teorisine göre ise beklenen gelir kavramını görürken James Duesenberry (1949)`nin nispi gelir teorisinde kişinin toplum içinde nispi durumuna bağlı “nispi gelir” kavramını görmekteyiz.
Ampirik Çalışma Ve sonuçları
Tüketim harcamalarıyla ilgili olarak ortaya konulan bu dört hipotez de temel bağımsız değişken olarak geliri almışlardır. Bu ortak nokta dışında çok ciddi farklılıklar izlenmektedir. Tüketim harcamalarında servet, fiyat, yaş cinsiyet vb. birçok değişken etkin rol oynasa da tüketim davranışlarını etkileyen en önemli değişkenin gelir olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte dünyanın çeşitli ülkelerinde tüketim fonksiyonu konusunda yapılan ampirik çalışmalarda çoğunlukla hayat devresi ve sürekli gelir hipotezini kullandıkları izlenmektedir. Çünkü tüketim teorileri kendi içlerinde tutarlı olmakla birlikte çeşitli kısıtlardan dolayı ampirik tahminleme yapılırken problemler yaşanmaktadır.
1987-2012 Türkiye için kullanılan verilerle yapılan yalışmada birim kök, nedensellik ve Eşbütünleşme testlerinden sonra, tekrar seriler arasındaki ilişkiyi inceleme adına varyans ayrıştırmasına bakılmıştır. Varyans ayrıştırmasında tüketim değişkeninin çoğunlukla kendi gecikmeli değerlerinin etkisi altında kaldığı görülmektedir. Sonuç olarak bu çalışmada Türkiye’de söz konusu dönem için gelir artışı ile tüketim harcamaları arasında ciddi bir nedensellik bağına rastlanamamıştır. Ne dersiniz sevgili okurlarım, hala gelirim artarsa tüketimim de o oranda artar diyor musunuz?
Yrd. Doç. Dr. Utku Altunöz