Mahfi Eğilmez – 10.08.2014
Dışarısı kaynıyor
Rusya’nın Ukrayna sınırına asker yığmaya başlamasıyla iyice tırmanan doğu – batı ilişkileri karşılıklı ambargoların tırmanmasına yol açtı. ABD ve batı dünyası Rusya’ya uyguladığı ekonomik ambargoyu sıkılaştırırken Rusya da onlara karşı tarım ürünleri alımını durdurma ambargosu uygulamaya başladı. Bu durumda Türkiye açısından Irak’a satamadığı bazı ürünleri Rusya’ya satma olanağı doğmuş görünüyor. Ne var ki eğer bu sertleşme devam eder ve Rusya Avrupa’ya verdiği doğal gazın miktarına da sınırlama koyarsa işler karışacak. Zaten deflasyon sınırında duran Avrupa böyle bir ambargoyla üretim kayıplarına uğrayabilir ve gerçek anlamda derin bir deflasyon çukuruna düşebilir. Bu ise, ihracatının yarısını Avrupa’ya yapan Türkiye için hiç de iyi bir gelişme olmaz.
Haftanın son günü ABD savaş uçakları, Basra körfezindeki USS George H.W Bush adlı uçak gemisinden kalkarak Kuzey Irak’ta Işid’i vurmaya başladı. Şimdilik piyasaların çok ciddiye almadığı bir gelişme gibi görünen bu gelişmenin devamında nasıl bir ortam yaratacağını tahmin etmek şimdilik mümkün değil.
Bu kadar karışık bir ortamda Avrupa Merkez Bankası’nın ve İngiltere Merkez Bankası’nın mevcut para politikalarını aynen sürdürme ve faizleri değiştirmeme kararları fazlaca tartışılamadı. Draghi, artık giderek ustalaştığı, piyasaları mesajla yönlendirme yöntemine devam etti.
Uluslararası borsalar ve döviz piyasaları, ABD – Rusya arasında haftalar önce yeniden esmeye başlayan ve geçtiğimiz hafta iyice şiddetlenen soğuk savaş rüzgârlarının etkisiyle inişler ve çıkışlar yaşadı. Sanırım bu dalgalanmaları önümüzdeki haftalarda sürekli tekrarlanırken göreceğiz.
İçeride üç olumsuz veri haftaya damga vurdu
Haftanın ilk verisi olan Temmuz ayı enflasyon oranı konusunda Merkez Bankası’nın da piyasanın da beklentisi, Haziran ayında olduğu gibi düşüşün devam edeceği beklentisiydi. Gerçekleşme, beklentilerden farklı oldu ve Temmuz ayında enflasyon yükseldi. Yükselme eğilimi, manşet enflasyonla kalmadı çekirdek enflasyonda da (H ve I endeksleri) ortaya çıktı. Üstelik yılın geri kalan aylarında enflasyon düşüşüne yardım edecek bir aritmetik temel de pek kalmadı. Dolayısıyla yılsonu enflasyon tahminleri yukarı yönlü revize edildi. Mayıs ayında yaptığım son tahmin revizyonunda yılsonu enflasyon tahminimi yüzde 8,5 olarak revize etmiştim. Şimdilik bu tahmini değiştirmeye gerek duymuyorum.
İkinci önemli veri Haziran ayı sanayi üretimiydi. Bu verinin de açıklanmasıyla birlikte yılın ikinci çeyreğine ilişkin sanayi üretim değişimi oranı belli oldu. Buna göre geçen yılın ikinci çeyreğine göre sanayi üretimi artışı yüzde 3,1 olarak açıklandı. İlk çeyrekte bu oran yüzde 5,3 idi. Sanayi üretiminde önemli bir hız kesme söz konusu. İlk çeyrekteki yüzde 5,3’lük sanayi üretimi artışı GSYH büyümesini yüzde 4,3’e taşımıştı. İkinci çeyrekte bu olumlu hava kayboldu. Mayıs ayındaki son tahmin revizyonumda yaptığım yüzde 3’lük büyüme tahminimin gerçekçi bir tahmin olduğunu düşünüyor ve değiştirmeye gerek görmüyorum.
Üçüncü önemli veri Temmuz ayı hazine nakit dengesi gerçekleşmesiydi. Hazine nakit açığı Ocak – Temmuz döneminde 24,3 milyar TL’ye yükseldi. Ocak – Haziran dönemi bütçe açığının 3,4 milyar TL olduğunu düşünürsek bu öncü göstergenin bütçe için verdiği sinyal bir çeşit alarm niteliğinde görünüyor.
Moody’s den ‘açıklama yapmama açıklaması’ geldi
Geçtiğimiz haftanın bir başka beklentisi haftanın son iş gününde Moody’s’in yapması beklenen kredi notu açıklamasıydı. Ağırlıklı beklenti herhangi bir not değişikliği olmayacağı ve fakat raporda sert eleştirilere yer verileceği biçimindeydi. Buna karşılık hükümetin en yetkili ağızlarından gelen çelişkili açıklamalarla, değerlendirmenin açıklanacağı günün sabahında olumsuz beklentiler tavan yapmış, TL ciddi biçimde değer kaybetmeye başlamış, borsa hızlı bir düşüşe geçmiş, gösterge faiz de yükseliş eğilimine girmişti. Merkez Bankası, bu olumsuz gidişe parasal sıkılaştırma yoluyla müdahale etmek amacıyla 22 milyar TL’lik repo ihalesi dönüşü karşılığında 16 milyar TL’lik yeni repo ihalesi açmış ve böylece piyasada TL darlığı yaratarak döviz bozdurulmasının önünü açmıştı. Bu uygulama döviz kurlarındaki yükselmeye yani TL’nin hızlı değerlenmesine bir miktar set çekmiş oldu.
Öğleden sonra Moody’s kararı ile ilgili olumlu söylentiler, olumsuzlardan fazla olmaya başlayınca dövizde gevşeme, faizde düşüş ve borsada yükseliş başladı.
Haftanın en ilginç olayı Moody’s’in ‘açıklama yapmayacağını’ açıklamasıydı. Böylece Moody’s’in Türkiye için vermiş olduğu son kredi notunun (BBB – negatif görünüm) devam etmiş olduğunu öğrenmiş olduk.
Haftanın Türkiye açısından belki de tek olumlu haberi Moody’s’in yeni bir değerlendirme yapmayacağını açıklamasıyla geldi.
Bu yıla ilişkin tahminlerimi daha yılın başından itibaren revize etmeye başladım. Birkaç kez daha revize edeceğimi düşünüyorum. Revize etmeme karşın kimisi tutacak kimisi tutmayacak. Ama sanırım hiç değişmeyecek ve kesinlikle tutacak olan tahmin yıl başlarken yaptığım “inişli çıkışlı bir yıl olacak ve dolayısıyla piyasalarda sürekli dalgalanmalar yaşanacak” şeklindeki tahminim. Yılın ikinci yarısında bu iniş ve çıkışların olumsuz etkilerini daha fazla hissedebiliriz.
Ve haftanın son olayı: Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanı seçildi
Beklentiler Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi yolundaydı, sonuç beklentiye uygun olarak gerçekleşti. Piyasalar, başlangıçta bu gelişmeyi olumlu algılayacaklar ancak bu olumlu algılamanın devamı büyük ölçüde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar partisinin yaklaşımlarına bağlı olacak. Başbakanın kim olacağı, hükümeti nasıl şekillendireceği, piyasanın kendisine yakın hissettiği isimlerin ekonomi yönetiminde devam edip etmeyeceği, orta vadeyi şekillendirecek gelişmeler olacak.