1998 yılında araştırma direktörü olarak görev yaptığım Global Menkul Değerler, beni yeni hizmete giren Borsa’yı incelemek için Beyrut’a yolladı. Yollarda Suriyeli askerler nöbet tutarken, evlerin çoğunun duvarları mermi izleriyle doluydu. Yıkılan duvarlar plastik brandalarla kapatılmıştı. Ama, kıyıda tam anlamıyla dolçe vita hüküm sürüyordu, gece klupleri tıka basa doluydu.
Lübnan’ın finans camiasının sermaye piyasasını geliştirmeye hazır olmadığını rapor ettim, Global’in Lübnan macerası kapandı. Ama, gezdiğim tüm Orta Doğu ülkeleri arasında (Mısır, Fas, İsrail) bir tek bu ülkeye aşık olmuştum. 1970’lerde Orta Doğu’nun Rivyerası veya İsviçre’si olarak tanımlan Fenikelilerin vatanı iç savaştan harap olmuştu. Ama, halkı becerikli ve eğitimliydi. Milyonlarca gurbetçi ülkeye GSYH’ya oran olarak dev miktarda işçi dövizi yolluyordu. Lübnan, uzun süre bu dövizler, turizm ve dış yardımlarla yoluna devam etti. Ama, ülkede siyasi tıkanıklık, cambaz bir merkez bankası ve istikrarsız hükümetlerin sonu gelmez harcama hırsı 2020’de dünyanın en derin krizini tetikledi.
Bu makalede çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgileri derleyerek Lüban krizini anlattım. Çünkü, Türkiye’nin sonu Arjantin değil, Lübnan gibi olabilir.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!