Türk toplumunun en yaygın sorunlarından birisi neden – sonuç ilişkilerinin karıştırılmasıdır. Bunun en üst düzeydeki yansımasına ‘faiz sebep enflasyon sonuçtur’ teziyle tanık olduk. Bilimle uğraşan herkes enflasyonun neden, faizin ise sonuç olduğunu, hiç kimsenin enflasyon yokken durduk yere faiz artırmayacağını bilir.
Ne var ki konu bununla sınırlı değil. Hemen her alanda bu karışıklığı yaşıyoruz. Asgari ücretin artırılması sonrasında apartman ve site aidatlarında yaşanan yüksek artışlardan sonra buralarda ev sahibi olanlar ve kiracılar site yönetimlerine başkaldırarak aidatların bu kadar artırılmaması gerektiğini söylediler. Bunu yaparken site yönetimini neden, aidat artışını sonuç olarak düşünmüş olsalar gerek. Oysa buradaki neden asgari ücretin artırılması ve diğer her şeyin fiyatının artmasıydı. Asgari ücret artınca site güvenlik görevlilerinin ve diğer çalışanlarının da ücretleri artıyor, fiyatlar artınca sitede kullanılan her türlü malzemenin fiyatı artıyor ve dolayısıyla bu artışlar aidatlara yansıyor. Asgari ücret artışının ve fiyat artışları enflasyondaki yükselişten kaynaklanıyor.
İnsanlar, fiyatları sürekli artıran marketlere de kızgınlar. Oysa onların da yapabileceği bir şey yok. Çünkü yanlış ekonomi politikası sonucu enflasyon sürekli yükseliyor, sonuçta marketler de ürünlerin fiyatını artırmak zorunda kalıyorlar. Altı ay önceki fiyatlara göre iki katına yükselen fiyatlara bakan çoğu insan “altı ayda ne oldu da bu kadar arttı, altı ay önce dolar kuru 18,5 idi şimdi 19,2, kur yüzde 4 dolayında artmış fiyatların da yüzde 4 artması lazım oysa iki kat artmış” diye söyleniyor. Kur o kadar arttı ama malı satanın işyeri kirası arttı, yanında çalışanların asgari ücreti arttı, mağazada kullandığı elektrik, ısıtmada kullandığı doğal gaz fiyatları arttı, benzin arttığı için taşıma maliyetleri arttı, bunları hesaba katmak gerekir. Öte yandan kurun daha fazla artmaması için baskılandığı da bir gerçek. Eğer marketler ellerindeki malları eski fiyattan satsalar tükenen malların yerine yenilerini daha pahalıya alacakları için zarar edecekler. O nedenle gelecek zamları da düşünerek olduğundan da pahalıya satmaya çalışıyorlar. Fiyatların artmasının nedeni marketler değil, aidatların artmasının nedeni site yönetimleri değil, bunların nedeni yükselen enflasyon ve onu önleyemeyen hükümetin ve merkez bankasının uyguladığı yanlış ekonomi politikası.
Buna benzer pek çok konu var. İnsanlar neden – sonuç ilişkilerini doğru kuramadıkları için enflasyonu önleyemeyen hükümeti değil, bu olaylardan kendileri gibi etkilenen diğer insanları suçluyorlar. Ne yazık ki okullarımızda verilen eğitim neden – sonuç ilişkisinin doğru kurulmasını hedef almıyor. Oysa bilimin temeli neden – sonuç ilişkilerinin doğru kurulmasına dayanıyor.
Neden – sonuç ilişkisini düzgün kurabilmek için mantık – matematik bilmek gerekiyor. Öyle çok derin, çok ayrıntılı bir bilgiye gerek yok. Olayların biraz önünü arkasını araştırmak bu ilişkiyi doğru kurabilmek için yeterli. Bu ilişkiyi çözebilmenin en kestirme yolu hangisinin önce geldiğini yakalayabilmekten geçiyor. Önce gelen neden, sonra gelen sonuçtur. Ama bazen optik kırılma önce gelenle sonra gelenin yer değiştirmesine yol açabilir. Aidatlar yükseliyorsa bunun neden yükseldiğini sorarak başlamak gerekir. İlk neden asgari ücretin ve malzeme bedellerinin fiyatlarının artmış olmasıdır. Bunu yakaladıktan sonra bunların niçin arttığını sorgulamak gerekir. Bunun nedeni izlenen yanlış ekonomi politikası sonucunda enflasyonun artmış olmasıdır. Buraya kadar gelebilirsek aidatlardaki artışın sorumlusunun site yönetimi değil yanlış ekonomi politikası yürüten hükümet olduğunu buluruz. Böylece neden – sonuç ilişkisini yerli yerine oturtunca da hesabı kime soracağımız ortaya çıkar.