Otomat, yani bir canlı varlığın yapacağı kimi işleri yapabilen makineler fikrinin ilk örneğini Yunan mitolojisinde görürüz. Demirci tanrı olarak bilinen Hephaistos’un belki de en önemli otomatı, tanrılardan ateşi çaldığı için Kafkas dağlarındaki bir kayalığa zincirlenmiş olan Prometheus’a, her gün aynı şekilde işkence etmesi amacıyla bronzdan dökülen “Kafkasya Kartalı”dır.
Mitler insanoğlunun zihninde şekillenmiş söylencelerdir. Buradan hareketle, günümüzden yüzlerce yıl önce bile robotlara, otomasyonlara yani bizim için çalışacak makinelere olan hevesimizi net olarak görebiliriz.
“İnsanlar önce hayal kuruyor, hayal kurduğu konuyu gerçekleştirmek için düşünmeye başlıyor, düşündükçe de bir buluş yapıyor.”
Bu söz, az önce mitolojiden verdiğim örneği somutlaştıran çalışmaları belki de ilk kez ortaya koyan kişiye yani İslam’ın Altın Çağı döneminde çalışmalar yapan büyü âlim Cezerî’ye aittir. Cezerî’nin robotik alanında yaptığı çalışmalarıyla, Leonardo da Vinci’ye bile ilham kaynağı olduğuna inanılır.
Finans sektöründe robotik süreç otomasyonları
19’uncu yüzyıl ise zihinsel devrimlerin teknoloji sayesinde hayatımıza entegre olmaya başladığı dönemdir. Alan Turing ile başlayan, zekayı yapay bir şekilde üretme arayışı günümüzde hem donanım hem de yazılım tarafındaki gelişmeler sayesinde karşılık bulmaya başladı. Örneklerinden birine baktığımızda, reel sektörde endüstriyel alanda nasıl ki iş süreçleri robot makineler tarafından gerçekleştiriliyorsa, veriye dayalı iş süreçlerine sahip olan finans sektöründe de çeşitli yazılımlarla işlerin otomasyona dayalı olarak gerçekleştirildiğini görüyoruz.
Kısaca RPA (Robotic Process Automation) olarak adlandırılan bu teknoloji sayesinde rutin hale gelen iş süreçleri, doğru tanımlamalar yapıldığı takdirde neredeyse tamamen yazılımlar tarafından gerçekleştirilebiliyor. Kurumlar yine hali hazırda kullandıkları ana sistemleri kullanmaya devam ederken, bu sistemler üzerinde insan emeğiyle gerçekleşen süreçleri makinelere devrediyorlar. Bu sayede kurumlar ana sistemlerin uyarlanmasına göre çok daha uygun maliyetlerle yürütüm yapabiliyor, operasyonel standartları koruyabiliyor, çevikliği ve verimi artırırken hata ve risk payını en aza indirebiliyorlar. Bu yazılımların tıpkı “karanlık fabrikalar” örneğindeki gibi 7/24 çalışabilmesi de önemli bir katma değer.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!