Fed’in Tavrı Karşısında Yükselen Ekonomilerin Durumu

Mahfi Eğilmez – 10.12.2013

Tahmin, eldeki veriler ve bilgiler ışığında bir gerçekleşmenin ne yönde olacağına ilişkin akıl yürütmedir. Beklenti, bir tahmine dayanarak bir pozisyon alıp sonucunu beklemektir. Gerçekleşme, beklenen olayın sonucunun ortaya çıkmasıdır. Bu sonuç, beklendiği şekilde olabileceği gibi farklı şekilde de olabilir. Algılama, gerçekleşen şeyin anlaşılma ve yorumlanma biçimidir.

Bu tanımlara göre tahmin ve beklenti aynı yönde olur. Buna karşılık gerçekleşme bunlarla aynı olabileceği gibi farklı da olabilir, algılama ise ötekilerle aynı olabileceği gibi ötekilerden farklı da olabilir.

Fed’in 22 Mayıs 2013’de yaptığı açıklamayı hareket noktası alarak bunları yerlerine yerleştirmeye çalışayım. Bunu yapabilmek için Kartezyen koordinat sistemini kullanacağım. X ekseninde reel ekonomi (basit bir biçimde ekonomik büyümeyle ölçüyoruz), Y ekseninde finansal ekonomi (basit biçimde kurla, faizle ve dış finansman imkanlarıyla ölçüyoruz) yer alıyor olsun.

mahfi-egilmez-10-12-2013

Fed’in 22 Mayıs 2013 tarihli açıklamasından önce yükselen piyasa ekonomileri açısından görünüm I numaralı bölgede bulunuyordu. Yani bu ekonomilerde reel ekonomi büyümeye devam ediyor, finans piyasaları da yükselen bir eğilim izliyordu. Fed açıklamasının ardından bu ekonomiler, özellikle yabancı yatırımcıların algılamaları açısından farklı noktalara kaydılar. Örneğin Çin, reel büyümenin düştüğü, dış finansman bulmanın daha zorlaştığı bir düşüş yaşadı. Buna karşılık hem büyümesi hem de finansal piyasaları pozitif görünüm taşımaya devam ettiği için I numaralı bölgede kalmaya devam ediyor. Gerek büyümesi gerekse dış finansman yönetimi belirli bir sarsıntı geçirmiş olsa da ekonomisi ciddi bir sorunla karşı karşıya bulunmuyor ama yabancı yatırımcılar açısından eski konumuna göre 0 noktasına biraz daha yakın bir yere geldiği algılanıyor.

Fed açıklaması öncesinde I numaralı bölgede yer alan ve Fed açıklaması sonrasında Kırılgan Beşli olarak adlandırılan beş ekonomi (Brezilya, Hindistan, Endonezya, Türkiye ve Güney Afrika) ise reel ekonominin büyüme hızının oldukça düştüğü ve finansal piyasaların gerilemeye yöneldiği bir görünüm içine girdiler. Bu ekonomiler dış finansman sağlayıcıların algılamaları açısından II numaralı bölgeye kaydılar. II numaralı bölge, büyümenin pozitif olmaya devam etse de ciddi olarak gerilediği, finansal piyasaların ise negatif bir görünüm sergilediği bölgeyi temsil ediyor. Mayıs ayından bu yana bu ekonomiler arasında henüz alt bölgeye geçen bir ekonomi bulunmuyor.

Fed’in tahvil alımını azaltma düşüncesini hayata geçirmesiyle birlikte bu ekonomilere yönelik finansal akımların tersine dönmesi bekleniyor. Bu beklentinin gerçekleşmesi halinde önümüzdeki dönemde yabancı yatırımcıların algılamaları açısından bu ekonomiler arasından bazıları IV numaralı bölgeye kayabilirler. IV numaralı bölgede bugün itibariyle Avrupalı gelişmiş ekonomilerden başkası yok: Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya.

En başta verdiğimiz tanımlara bu kez tersten bakarsak algılamaların böyle olduğu bir ortamda tahminlerin çok farklı olmasını gerektirecek bir çıkış Çin ekonomisi dışında pek görünmüyor. Yani bu ekonomiler arasında yapısal reformlara girişen ekonomi olarak Çin ön plana çıkıyor. Ötekiler, yapısal sorunları çözmekle uğraşmak yerine kur, faiz gibi yüzeysel ve geçici düzeltmeyi sağlayacak önlemlerle uğraşıyorlar. Bu durumda beklentilerin bugünkü algılamadan daha iyi yönde oluşmasını sağlayacak bir gelişme görünmüyor. Buna göre dış finansman sağlayıcıların bugünkü algılama çerçevesinde geleceğe yönelik beklentilerinin bu ekonomilerin bazılarının IV numaralı bölgeye kaymaları biçiminde olması normaldir. Rasyonel beklentiler kuramı açısından konuya bakarsak “beklentiler, gerçekleşmeye yol açar” diyebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir