Mahfi Eğilmez – 18.12.2015
Faiz artırmak ne demek ve normal etkileri neler olabilir?
Faizin piyasada belirlendiği günümüz ekonomik sisteminde merkez bankalarının piyasa faizinin oluşumu üzerindeki etkisi, bankalara verdikleri fonlara uyguladıkları faizle, zorunlu karşılıklarla ve açık piyasa işlemleriyle (APİ) sınırlıdır. Konumuz faiz olduğu için burada yalnızca faizin artırılmasının olası etkilerini ele alacağım.
Merkez bankası, bankalara, ihtiyaç duydukları fonları verirken uyguladığı faizin oranını yükseltip indirerek onların kaynak maliyetlerini etkiler ve piyasaya uygulayacakları faiz üzerinde böyle dolaylı bir etki yaratmış olur. Bununla birlikte bu etkiyi abartmamak gerekir. Çünkü bankaların kaynakları arasında merkez bankasından kullandıkları fonların oranı düşüktür.
Faiz artışının normal sonuçları şöyledir:
Faiz artar – tüketimden tasarrufa kayma olur – yatırımlar için kaynak bollaşır – tüketim azaldığı için talep düşer ve enflasyon düşer – faiz arttığı için yatırım maliyeti artar – kaynak bollaşmasına karşılık maliyet arttığı için yatırımlar azalır – ekonomik büyüme geriler – istihdam düşer.
Fed faizi artırınca Dolar niçin düştü?
Fed’in faizi artırması sürpriz bir gelişme değil. Bütün dünya 16 Aralık’ta Fed’in faizi 0,25 puan artıracağını tahmin ediyordu. Fed’in faiz artırmasını bekleyenlerin oranı Kasım ayı boyunca yüzde 70’lere kadar yükseldi. Aralık ayında giderek yükselen oran yüzde 95’lere kadar tırmandı. Ve sonunda Fed, beklendiği gibi faizi 0,25 puan artırdı. Ekim ayından beri yükselen orandaki beklentilerle fonlar sürekli olarak Dolar satın aldılar. Böylece yüksek taleple karşılaşan Dolar, başta Euro olmak üzere diğer paralara karşı değer kazandı. Piyasa, beklentileri satın alıp gerçekleşmeyi satar. Bu kez de aynı şey oldu. Doların yeterince yükslediğini gören fonlar, Dolar satmaya başladılar ve Dolarda bir miktar gevşeme ortaya çıktı. Bu gevşeme bir süre daha devam edebilir. Buna karşılık Fed’in faiz artırımına devam edeceği 2016’da, arada iniş ve çıkışlar görülecek olsa da, Doların yönü yukarıya doğru olacak yani Dolar diğer paralara karşı değer kazanacaktır diye düşünüyorum.
Fed’in faiz artırmasının ABD ekonomisine olası etkileri
Fed, küresel krizin yarattığı çöküşün ABD ekonomisini önce resesyona sonra da deflasyona götüreceği endişesiyle bankalar arasındaki borç alış verişine uyguladığı ve 2008 yılı başında yüzde 4,25 olan faizi, yıl içindeki her toplantıda indirerek, 16 Aralık 2008’de yüzde 0 ile 0,25 aralığına getirdi. Faiz indiriminin yanı sıra Fed, 2014 Ekim ayına kadar süren bir parasal gevşeme programı uygulayarak bankaların elindeki tahvilleri alarak karşılığında para verdi. Fed’in parasal gevşeme ile birlikte faizi düşürmekten amacı; ekonomide harcamayı ve kredilendirmeyi özendirerek büyümeyi artırmak ve işsizliği düşürmek ve bu yolla ekonomide canlanma yaratmaktı. Bugüne kadar bu uygulama başarılı oldu. Bu durumu aşağıdaki tabloda gösterelim (kaynak: IMF, WEO Database, October 2015.)
Yıllar | Büyüme (%) | İşsizlik (%) | Enflasyon (%) |
2007 | 1,8 | 4,6 | 4,1 |
2008 | -0,3 | 5,8 | 0,7 |
2009 | -2,8 | 9,3 | 1,9 |
2010 | 2,5 | 9,6 | 1,7 |
2011 | 1.6 | 8,9 | 3,1 |
2012 | 2,2 | 8,1 | 1,8 |
2013 | 1,5 | 7,4 | 1,3 |
2014 | 2,4 | 6,2 | 0,6 |
2015 (Tahmin) | 2,4 | 5,0 | 0,5 |
2008 yılında Lehman Brothers’ın batmasıyla birlikte başlayan küresel kriz ABD ekonomisini resesyona götürmüş ve ekonomi iki yıl küçülme yaşamış bulunuyor. Parasal gevşeme (QE) ve faiz indirimi sonucunda ekonomi 2010 yılından başlayarak büyümeye geri dönmüş ve son iki yılda da potansiyel büyüme aralığına geri dönmüş görünüyor. 2008 sonrasında işsizlikte görülen hızlı artış da 2012 yılından itibaren belirgin biçimde düşürülmeye başlamış ve 2015 yılında ABD için doğal işsizlik oranı olarak kabul edilen yüzde 5’in altına doğru yönelmiş bulunuyor. Dolayısıyla uygulanan parasal genişleme ve düşük faiz politikaları ağır da olsa işlemiş ve başarılı olmuştur diyebiliyoruz.
Bu tablodaki sorun enflasyondur. İlk bakışta enflasyonun ideal düzeyde olduğu izlenimi doğabilir ne var ki gerçekler böyle değil. Enflasyonun ve faizlerin 0,50 gibi çok düşük bir düzeyde olması kısa süreli bir etki olsa talebi artırıcı etki yaratabilir. İnsanlar, “hazır enflasyon bu kadar düşükken ve hazır faizler de bu düzeydeyken kredi kullanıp ihtiyacım olan şeyleri alayım” diye düşünebilir. Ne var ki enflasyon ve faizlerin uzun süre bu düşük düzeylerde kalması, insanların bu kez “enflasyon da faizler de çok düşük, daha bir süre de artacak gibi görünmüyor, dolayısıyla ihtiyaçlarımı her zaman aynı fiyata ve faize alabilirim, acele etmeme gerek yok” diye düşünmelerine yol açabilir.
Bu çerçevede Fed’in yaptığı faiz artırımının ABD ekonomisinde tüketim harcamalarını artıracağını, ertelenmiş talebi öne çekmeye başlayacağını düşünüyorum. İnsanlar bu kez “galiba enflasyon artışa geçecek, Fed de o nedenle faizi artırdı, bankalar da faiz artıracak, enflasyon artışa geçmeden ve faizler yükselmeden ihtiyaçlarımı alayım” diye düşünmeye yönelecekleri kanısındayım.
Özetle söylemem gerekirse Fed’in faiz hamlesi geleceğe ilişkin beklentileri etkileyerek toplam talebi artırabilir.
Bu durumda faiz artışı bu ortamda şöyle çalışabilir:
Faiz artışı – enflasyon ve faizlerin düşük kalacağı beklentisinin değişmesi – enflasyon ve faizler yükselmeden mevcut durumdan yararlanarak alım yapmak isteyenlerin toplam talebi artırması – gelirin artması – büyümenin hızlanması – işsizliğin azalması.
Bu anlattığımın ana akım ekonomiye tümüyle ters düşen bir görüş olduğunu biliyorum. İleride bu döneme ilişkin sonuçları değerlendirirken bu görüşümün doğrulanıp doğrulanmadığını test edebiliriz.
Fed’in faiz artırmasının dünyaya ve Türkiye’ye olası etkileri
Küresel sistem, 1990’ların son bölümünden 2008 yılındaki Lehman Brothers krizine kadar yükselen bir konjonktür yaşadı. Bu konjonktür, gelişmiş ekonıomilerden gelişme yolundaki ekonomilere sermaye akımlarının hızla akmasına yol açtı. Bunun sonucunda gelişme yolundaki ekonomiler iç tasarruf açıklarını bu akımlardan sağladıkları kaynaklarla karşılayarak hızlı bir büyüme yakaladılar. Bu ekonomilerden daha az sayıda olanı bu akımları doğrudan yabancı sermaye yatırımı ağırlıklı olarak çekerken çok sayıda gelişme yolundaki ekonomi daha çok sıcak para olarak çekti. Fed’in faizi artırma sürecine girmesiyle birlikte sermaye akımları tersine döndü. Aradaki faiz farkının kapanacağını düşünen fonlar, artan riskleri de göz önünde tutarak gelişme yolundaki ekonomilerden çıkarak gelişmiş ekonomilere yöneliyorlar. Bu yöneliş 2016 yılında da sürecek.
Bu ortamda dış kaynağa en çok bağımlı olan ekonominin en çok sıkıntı yaşayacağı bir süreç çıkıyor karşımıza. Türkiye, bu ekonomilerden birisi olarak duruyor. Dolayısıyla bizde kaynak çıkışları (ya da kaynak girişlerindeki düşüş) ekonominin büyüme performansını olumsuz etkileyecek nedenlerden birisi olacak. Bunu önlemenin yolu, bu tür dış kaynak bağımlılığını hızla azaltacak olan düzenlemelere girişmekten geçiyor.