Ankara Atatürk Lisesinde okuduğum yıllarda bir şehir efsanesi anlatılırdı. Edebiyat hocası kompozisyon sınavında ‘Atatürk neler yaptı?’ diye sormuş. Öğrencinin biri de ‘Neler yapmadı ki?’ yazıp vermiş kâğıdını. Ve efsaneye göre sınıfta 10 alan tek kişi o çocukmuş.
Bütçe açığımız büyüyor mu? Evet, geçen yıllarla karşılaştırılmayacak bir hızla büyüyor.
Dış borçlarımız yüksek mi? Yüksek.
Enflasyonumuz yüksek mi? Çok yüksek.
Cari açığımız yüksek mi? Değil, ama yükseliyor.
Döviz ve altın rezervlerimiz yeterli mi? Değil, swaplar hariç tutulursa net rezervimiz ciddi miktarda eksi durumda.
Merkez Bankamız bağımsız mı? Yasada öyle yazıyor ama gerçek yaşamda durum pek öyle değil.
Uluslararası ilişkilerimiz iyi mi? Değil. Bütün komşularımızla ve AB ile sorunluyuz. ABD ile aramız fena değildi S 400’ler meselesiyle onu da bozduk. Rusya ile durumumuz net değil.
Risklerimiz yüksek mi? Çok yüksek. Dünyada CDS priminin en yüksek olduğu birkaç ülkeden birisiyiz. Ayrıca kredi notumuz yatırım eşiğinin çok altında ve sürekli geriliyor.
İnsan hakları, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğünde iyi durumda mıyız? Değiliz, hepsinde sorunlarımız var ve bu sorunlar artıyor.
Şeffaflık sorunumuz var mı? Var. İleri düzeyde sorunluyuz.
İtibar ve güven sorunumuz var mı? Var, üstelik giderek itibar ve güven kaybediyoruz.
Yabancılar gidişin farkında mı? Farkındalar ve o nedenle geri çekiliyorlar.
Yerli piyasa aktörleri durumun farkında mı? Farkındalar ama para kazanma ya da kaybetmeme güdüsüyle kötüye gidişi ciddi bir durum değilmiş gibi takdim etme çabası içindeler.
Bütün bunları düzeltme yolunda gereğini yapma girişimimiz var mı? Yok, tam tersine durumun iyi olduğunu anlatma çabası içindeyiz.
Bu durumda faizi artırsak bile TL’nin değer kaybetmesine şaşırmamak lazım. Çünkü bilim, bütün bunların olduğu yerde ülke parasının değer kaybedeceğini söylüyor.
Atatürk Lisesinde sorulan soru gibi düşünürsek bu konuda şöyle bir soru ve yanıt söz konusu olabilir:
‘Faizi arttırdığımız halde Dolar kuru niye düşmüyor?’ Niye düşsün ki?’