Mahfi Eğilmez – 22.01.2014
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde piyasada egemen olan görüş Merkez Bankası’nın faizi artırmayacağı şeklindeydi. Bazı yorumcular gecelik fonlama faizinin üst limitinin yarım ya da 1 puan artacağı yönünde görüş bildirse de çoğunluk faizlerin artmayacağı kanısındaydı. Bana sorarsanız bu anketlerde Merkez Bankası’nın faizi artırıp artırmayacağı sorusunun yanında faizi artırmasının gerekip gerekmediği de sorulmalı. Her neyse Merkez Bankası sonuçta bu faizlerin hiçbirini artırmadı. Ancak ek parasal sıkılaştırma uygulayacağı günlerde gecelik borç verme faizini yüzde 9’a çıkaracağını açıkladı.
Merkez Bankası, birden çok faize sahip bulunuyor. Bunlardan para politikası uygulamasına yönelik olanları iki başlık altında toplamak mümkün: (1) Haftalık repo faizi (2) Gecelik fonlama faizi. Eskiden politika faizi adını verdiği haftalık repo faizinin geçerli oranı yüzde 4,5. Gecelik fonlama faizinin geçerli oranları ise borçlanmada yüzde 3,5, borç vermede yüzde 7,75 (piyasa yapıcısı bankalar için bu üst limit yüzde 6,75 olarak uygulanıyor.) Bu oranlar son toplantıda değişmedi. Merkez Bankası bir önceki toplantıda, uyguladığı bu üç faizin de politika faizi olduğunu açıklamış ve kendi kafa karışıklığını piyasaya da yaymıştı. Son kararında bu üç faiz oranında da artışa gitmeyerek fakat ek sıkılaştırma uygulayacağı günlerde gecelik fonlama faizinin üst limitini yüzde 9’a çekeceğini açıklayarak üstü kapalı bir faiz artışı yaptı ve piyasayı iyice karıştırdı. Bu durumda eldeki faiz oranı sayıları dörde çıkmış oldu: (1) Haftalık repo faizi (% 4,5), (2) Gecelik borç alma faizi (% 3,5), (3) Gecelik borç verme faizi (% 7,75), (4) Ek sıkılaştırma günlerinde uygulanacak gecelik borç verme faizi (% 9.) (Aslında bunlara 5. olarak piyasa yapıcısı bankalara uyguylanan yüğzde 6,75’lik faiz oranını ve 6. olarak TL kredi vererek döviz tahsil ettiği ve bir çeşit para politikası aracı olarak kullandığı ihracat reeskont kredisi faizini de eklersek faiz sayısı altıya çıkmış oluyor.
Yukarıda değindiğimiz ve anketlerde sorulması gerektiği halde sorulmayan soruyu kendimize soralım: Merkez Bankası’nın faizi artırması gerekir miydi? Bu soruya para politikası ya da daha genel çerçevede ekonomi politikası içinde kalarak yani bilimsel çerçevede yanıt verebilmek için uygulanacak politikanın önce amacını belirlemek gerekiyor. Aksi takdirde Merkez Bankası’nın faiz artırıp artırmaması konusunun tartışılması faizin bir araç değil amaç gibi ifade edilmesine yol açar ki bu bizi konuyu yanlış boyutta tartışmaya iter. O halde faizin artırılması gerekip gerekmediği sorusundan önce sorulması ve yanıtlanması gereken soru ekonomi politikamızın amacının ne olduğu sorusudur. Biz büyümeyi mi hızlandırmak istiyoruz, işsizliği mi düşürmek istiyoruz, cari açığı mı denetlemek istiyoruz, kredi hacmini ve dolayısıyla talebi denetleyip bu yolla enflasyonu mu düşürmek istiyoruz yoksa tasarruf açığımızı kapatmak için yabancı fonların gelmesini mi istiyoruz? Önce bu soruları yanıtlamamız gerekiyor. Bunların hepsini istiyoruz gibi bir yanıt ekonomi politikasında geçerli yanıt değildir. Çünkü ekonomi politikasının en temel önermesi “bir taşla üç kuş vurulamayacağı” önermesidir.
Şimdi yukarıda saydığım amaçlarla faiz aracını bir arada ele alarak bu aşamada ne yapılması gerektiği sonucuna ulaşmayı bir tablo aracılığıyla göstermeye çalışalım.
Amaç
|
Faiz
|
Etki
|
Büyümeyi hızlandırmak
|
Düşürmek gerekir
|
Faizin düşmesi kredi talebini ve dolayısıyla talebi canlandırarak yatırımları canlandırır ve üretimi dolayısıyla büyümeyi teşvik eder.
|
Enflasyonu düşürmek
|
Artırmak gerekir
|
Faizin artırılması tüketim dolayısıyla talep üzerinde daraltıcı, tasarruflar üzerinde artırıcı etki yapar. Talep enflasyonu geçerliyse enflasyonu denetlemenin bir yoludur.
|
Ekonomiyi soğutmak
|
Artırmak gerekir
|
Faizin artırılması denetimden çıkmış ve cari açığı ya da bütçe açığını artırmaya başlamış olan büyümeyi yavaşlatıcı etki yaratır. Bu yolla da açıklar denetim altına alınabilir.
|
İşsizliği düşürmek
|
Düşürmek gerekir
|
Büyümeyi hızlandırmakla aynı etkiler ortaya çıkar.
|
Cari açığı düşürmek
|
Artırmak gerekir
|
Enflasyonu düşürmekle aynı etkiler ortaya çıkar.
|
Dış finansman sağlamak
|
Artırmak gerekir
|
Faiz artışı yabancı fonlar için çekici gelir ve yabancı finansman girişi sağlanır.
|
Bu amaçlara eklemeler yapılabilir. Ayrıca etki başlığı altındaki açıklamaları mutlak doğru olarak kabul etmek yanlış olur. Çünkü sosyal bilimlerin geçerli olduğu yani insan davranışlarının, psikolojisinin etkin olduğu alanlarda mutlak doğrular yoktur. Göreli doğrular ve genel eğilimler doğru ile özdeş kabul edilir.
Şimdi konuya bu çerçevede bir kez daha bakalım. Türkiye ekonomisinin şu anki durumu nedir? Buna göre faiz politikası nasıl olmalıdır? Bunu da tabloya dökelim:
Ekonomik hedef
|
Durum
|
Faiz politikası nasıl olmalı
|
Büyüme
|
Potansiyelin altında, düşük
|
Faizin düşürülmesi gerekir
|
Enflasyon
|
Yüksek, bir bölümü talep bir bölümü maliyet enflasyonu
|
Reel faizin enflasyonun birkaç puan üzerinde olması gerekir. O nedenle mevcut faiz artırılmalıdır.
|
Ekonomiyi soğutmak
|
Türkiye ekonomisi şu anda ısınma sorunuyla karşı karşıya değil
|
Faiz konusunda bir eylemde bulunmak gerekmez
|
İşsizlik
|
İşsizlik yükseliyor
|
Faizin düşürülmesi gerekir
|
Cari açık
|
Cari açık düşüş eğiliminde olmasına karşılık hala çok yüksek
|
Faizin artırılması gerekir
|
Dış finansman sağlamak
|
Türkiye’nin 2014’deki dış finansman ihtiyacı 200 – 220 milyar dolar gibi rekor bir düzeye tırmanmış bulunuyor
|
Faizin artırılması gerekir
|
Şimdi bu aşamada başlangıçtaki sorumuza geri dönmemiz gerekiyor: Biz bu aşamada neyi hedefleyeceğiz? Son tablo bu hedefleri, bu hedeflerle ilgili olarak şu anda hangi durumda bulunduğumuzu ve bu hedeflere ulaşmak için faiz politikasını nasıl kullanacağımızı yanıtlıyor. Bu tabloya göre seçeceğimiz hedefe göre de faiz politikasını belirlemek gerekiyor.
Merkez Bankası’nın an itibariyle emin olabildiği tek şey durumun ne olduğu. Buna karşılık hedefin ne olduğunu tam olarak tanımlayamıyor ve faizi ekonomi politikası aracı olarak kullanıp kullanamayacağını netleştiremiyor. Para politikasında bugün yaşanan karmaşanın nedeni bundan ibarettir.