Mahfi Eğilmez – 25.05.2014
Merkez Bankası ne yaptı?
22 Mayıs 2013’de Fed’in tahvil alımını yavaşlatacağına ilişkin ilk açıklamasını yaptığı günden başlayarak başta gelişme yolundaki ülkeler olmak üzere küresel piyasalarda dalgalanma yaşanmaya başladı. Türkiye, bu küresel dalgalanmaya kendi iç siyasal ve sosyal dalgalanmalarını da eklediği için en fazla etkilenen ülkelerden birisi oldu. Kırılgan beşli olarak adlandırılan ülkeler içinde (Brezilya, Endonezya, Hindistan, Güney Afrika ve Türkiye) en kırılgan ekonomi konumuna geldi. Dış finansman ihtiyacı olan gelişme yolundaki ülkeler bu gelişmeye karşı faiz artırarak yabancı fon çekmeyi denerken TCMB, kurlara satış yoluyla müdahale etmeyi denedi. TCMB bu uygulamada başarılı olamadı.
TCMB’nin, faiz aracını kullanamamasının nedeni toplumda faizle ilgili başlatılan ve büyük ölçüde siyasal iktidar kadrosunun da desteklediği faiz karşıtı söylemlerdi. Faizin artırılmasını önerenlerin “faiz lobisi” olarak suçlanmasıyla doruk noktasına ulaşan bu yaklaşım Merkez Bankası’nın elini kolunu bağlıyordu. Kurlardaki hızlı yükselişin durdurulamaması sonucunda Merkez Bankası, 27 Ocak 2013’de haftalık repo faizini yüzde 4,50’den yüzde 10’a artırmak zorunda kaldı. “Zor, oyunu bozar” diyen atasözümüz bir kez daha yaşama geçmiş oldu. Merkez Bankası’nın faizi artırmasından sonra Türkiye’nin göstergeleri hızla toparlanmaya başladı.
Faiz artışı ne sonuçlar getirdi?
Aşağıdaki grafik Merkez Bankası’nın 27 Ocak 2014 akşamı açıkladığı faiz artırımının CDS primi olarak ölçtüğümüz risk primi üzerindeki etkisini gösteriyor (Kırmızı çizgi MB politika faizi, mavi çizgi CDS primi, siyah kırıklı çizgi TCMB’nin faizi artırdığı tarih.)
Yazının tamamı için tıklayın.