Faiz indiriminin belirleyicisi büyümeden ziyade enflasyon olacak

III. Çeyrek büyüme verisine göre Türkiye ekonomisi, üst üste iki çeyrek daralarak, teknik resesyona girdi.  Gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,2 daralırken, yıllık bazda ise yüzde 2,1 büyüme kaydetti. Buraya kadar son bir buçuk yıldır sürdürülen sıkı para politikasının etkisi çok net görülmektedir. Diğer taraftan alt kalemlere bakıldığında; sanayinin daraldığı, inşaatın (geçmiş çeyreklerdeki baz etkisi, deprem ve hala bir yatırım enstrümanı gibi görülmesi nedeniyle) yükselişe geçtiği ve fakat geçmiş çeyreklerde çok yüksek oranda artış kaydetmiş olmasına karşın halen hanehalkı tüketimin artmaya devam ettiği görülmektedir. Yatırım harcamaları alt kaleminde makine yatırımlarındaki düşüş (yüzde -8,6) ise son beş yılın en yükseğidir!

Sanayi ve yatırımlarındaki bu düşüş dış talep koşullarıyla açıklanabileceği gibi net ihracatta hammadde ithalatındaki düşüşün ihracattaki yükselişe görece daha yüksek olması da dış ticaret kompozisyonunda bir iyileşmeden çok üretimdeki kan kaybıyla açıklanabilir.

Nedeni ise aslında matematiksel açılımından daha basittir; dışa bağımlı ve düşük verimlikte üretim!

Dış talep koşullarına ilişkin bir öngörüde bulunmak; şu günlerde daha çok 20 Ocak’ta hükümeti devralacak olan Trump etkisiyle bağdaştırılıyor. Oysa Trump’la özdeşleştirdikleri o çok korumacı dış ticaret koşulları onun yokluğunda bir ulusal güvenlik meselesi olarak çoktan kabul edilmişti. Hangi gerekçeyle? Elbette neoklasik büyüme teorilerinin başlarda açıklamakta güçlük çektiği teknoloji alanında… (Ekonomik büyüme üzerine Romer’ın öncülüğünde 1980’lerin ikinci yarısından itibaren yoğunlaşan çalışmalar sonucunda endojen büyüme modelleri geliştirildi.) Şimdilerde ise bu modele karşı duran, küçülmeci iklim savunucularıyla verimlilik temelinde büyümeyi tartışmaya açan Daniel Suskind gibi ekonomistler var.

İşin özünde zaten büyük ölçüde Rusya Ukrayna Savaşı ve Çin rekabeti ile ekonomik modeli çökmüş bir Almanya ve korumacı maliye politikaları nedeniyle borçlanma oranı Yunanistan’ı aşmış bir Fransa’yla siyasi istikrarsızlıklara gebe bir AB ve Brexit’le kendini tüm bunlardan ari bırakabileceğini düşünen ancak yine de bir türlü düze çıkamayan İngiltere en büyük ihracat pazarlarımızı oluştururken;  küresel ekonomide pandemi ve savaşlardan tek karlı çıkan ülkenin devasa kamu borcuna karşın  ABD olduğu görülüyor.

Savaşların bitmesinden müteahhitlik hizmetleri başta olmak üzere ticari kazançlarımız olacaktır ancak bundan sonraki korumacı dış ticaret politikalarıyla küresel ticaretteki payımızı arttırmanın tek yolu verimlilik artışı olarak karşımıza çıkıyor.

Sözde verimlilik artışı kulağa hoş gelmekle beraber, mevcut sıkı para politikasıyla mümkün değildir. Hatta hatta düşen CDS ve değerli (göreceli!) TL savına karşılık yurtdışından dövizli borçlanmak, küresel ekonominin bilhassa da Çin’in mevcut görünümüne bakıldığında son derece risklidir.

İşte o nedenle konu, dönüp dolaşıp yine TCMB’nin faiz indirimine geliyor. Büyüme verisi gecikmeli oysa elimizdeki daha yüksek frekanslı veriler ve öncü göstergeler zaten piyasayı bu teknik resesyona hazırlamış durumdaydı. Bu çıkarsamaya göre en belirleyici değişken Kasım ayı enflasyon verisi olarak düşünülebilir ki yüzde 2 ve altında kalması faiz indirim döngüsünü 2025’e birkaç gün kala başlatabilir. Ancak faiz indirimiyle gelecek rahatlamanın süresi her ekonomik kesim için aynı olmayacak; en erken rahatlayacak kesimler; banka ve sermaye piyasaları olacakken, reel kesim ve hanehalkının refaha ulaşması daha gecikmeli olabilecektir. Burada tıpkı sektörel enflasyon beklentilerindeki gibi bir örüntü, bu defa aylar bazında karşımıza çıkabilir.

Nazlı Sarp

Google Play'den ücretsiz indirin
SİZ DE BİNLERCE YATIRIMCI GİBİ PARA & BORSA MOBİL UYGULAMASINI ÜCRETSİZ İNDİREREK GÜNCEL PİYASA YORUMLARINA ULAŞMAK İÇİN HEMEN BURAYA TIKLAYIN

@ParaBorsaNet'i Twitter'da Takip Et!

ÖNEMLİ HABERLER VE GÜNCEL PİYASA YORUMLARINI KAÇIRMAMAK İÇİN BURAYA TIKLAYARAK HEMEN TWITTER'DA BİZİ TAKİP EDİN!