Fed Faizi Nedir? İndirilmesi Ne İşe Yarar?
Fed’in faiz oranı, bankalar arası işlemlerde uygulanacak faizin alt ve üst limitini belirlemekle birlikte diğer alanlarda uygulanacak faizlerinde belirlenmesinde dolayısıyla ABD ekonomisinin parasal akımlarının etkilenmesinde büyük rol oynuyor. Fed, bu faizi indirip yükselterek likiditeyi denetliyor ve bu yoldan ekonomiyi etkileyebiliyor. Ekonomide harcamalar ve yatırımlar düştüğünde, bir başka deyişle ekonomi büyüme ivmesini yitirdiğinde Fed faizi düşürerek harcamaları ve yatırımları, dolayısıyla da ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor. Ekonomi ısınmaya başladığında da tam tersini yaparak faizi yükseltiyor, harcamaları ve yatırımları frenleyerek ekonominin raydan çıkmasını önlemeye çalışıyor. Bu uygulamaların temel dayanağı faiz oranının harcamalar, tasarruflar ve yatırımlar için en temel belirleyicilerden birisi olması. Bu yaklaşıma göre yüksek faiz tasarrufu, düşük faiz ise harcamayı teşvik ediyor. İlki ekonomiyi soğutmak, ikincisi ise ısıtmak için gerekli.
Aşağıdaki grafik Fed’in faiz oranında 1950’lerden bugüne yaşanan gelişmeleri gösteriyor.
Faizin yüksek olduğu veya yükseldiği yıllar ekonominin ısındığı, enflasyonun yükseldiği, faizin düşük olduğu ya da düşmeye başladığı yıllar da ekonominin soğuduğu ve enflasyonun düştüğü dönemleri gösteriyor. 2008 küresel kriziyle sıfır düzeyine indirilen faiz, bir süre o düzeylerde tutulduktan sonra, ekonominin ısınmaya başlamasıyla birlikte yükseltilmiş, 2018 sonlarında başlayan soğumayla birlikte tekrar indirilmeye başlanmış ve bu hafta başı itibarıyla sıfır düzeyine getirilmiş bulunuyor.
Fed Niçin 2 Gün Sonraki Toplantıyı Bekleyemedi de Faizi Erken İndirdi?
Amerikan Merkez Bankası (Fed), bu hafta başı itibarıyla faizini (federal funding rate) 100 baz puanlık indirimle 0 – 0,25 aralığına düşürdüğünü ve 700 milyar dolarlık parasal genişleme programına başladığını açıkladı. Fed’in, normal olarak faiz kararının da görüşüleceği iki gün sonraki Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısını beklemeden bu kararı almasının temel nedeni Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) artık pandemik olarak tanımladığı korona virüsünün yarattığı olumsuz etki. Dünyanın her tarafında yaşamı kökünden olumsuz biçimde etkileyen ve henüz çaresi bulunamamış olan bu virüsün küresel krizden çıkma çabasında olan başta ABD olmak üzere bütün dünya ekonomilerini olumsuz etkilemesi Fed’in bu acil adımı atmasına yol açmış görünüyor.
Fed’in bu adımı bir anlamda paniklemiş bir merkez bankası hamlesi olarak dikkati çekiyor. Burada özellikle Trump’tan gelebilecek “krizi, faizi indirmeyerek siz çıkardınız” suçlamasını önlemek için alınmış bir karar görüntüsü var.
Fed’in Faiz İndirmesi ve Parasal Genişlemeye Yeniden Başlaması Ekonomiyi Toparlamaya Yetecek mi?
2008 yılında başlayan ve farklı boyutlarda devam eden küresel krizde ABD başta olmak üzere Avrupa, İngiltere ve Japonya merkez bankaları faiz indirimleri ve parasal genişleme olarak adlandırılabilecek bir para politikasını uygulamaya soktular. 1929’da başlayan Büyük Depresyonda uygulanan harcamaları artırma ve vergileri düşürmeye dayalı canlandırıcı maliye politikasının yerini bu kez genişletici para politikası almıştı. Uygulamalar, Büyük Depresyondaki uygulamalardan daha uzun bir süreye yayıldı, kapsamı çok daha geniş oldu ona karşın ABD dışındaki ülkelerde başarılı olamadı. Bunun temel nedeni küreselleşmenin dayanağı olan sermaye hareketlerinin serbestliğiydi. Büyük depresyon döneminde büyük ağırlıkla egemen olan ulusal ekonomi – ulusal önlem dengesi küresel ekonomi – küresel önlem dengesine evrilmişti. Yani önlemlerin bütün dünyayı kapsayacak biçimde koordineli uygulanması gerekiyordu. Bu, hiçbir zaman yaşama geçirilemedi. Buna karşın ABD ekonomisi ciddi bir toparlanma gösteriyordu. Korona virüsün ortaya çıkıp yaygınlaşması bu toparlanmayı tersine çevirdi. Çünkü insanlar harcamaları keserek evlerine kapanmak zorunda kaldılar. Harcamaların kesildiği yerde talep hızla düşer. Talebin düştüğü yerde arzın eski düzeyde devam etmesi mümkün olmayacağı için üretim de hızla düşer. İnsanlar dışarıda yemek yemeği, eğlence yerlerine gitmeyi, tatilde bir yerlere gitmeyi, hatta alışveriş yapmayı bırakıyorlar.
İşte bu aşamada Fed faiz indirimi ve parasal genişlemeye gitti. İnsanlar bırakın bu krizden fırsat çıkarıp yararlanma peşine düşmeyi evlerinden çıkamaz aşamaya gelmişlerken faiz indirimi ve parasal genişlemenin yararı olur mu kimse bilmiyor. İnsanlar yüksek faizle borçlandıkları için harcama yapmıyor değiller, sokağa çıkamadıkları için harcama yapmıyorlar. Bu sorunu faizle ya da parasal genişlemeyle çözmek mümkün görünmüyor. Sorunun çözümü virüse karşı aşı geliştirebilmek. Ondan sonra faiz indirimleri ve parasal genişleme ekonomiyi canlandırmaya yarayabilir. Fed’in panikle alelacele faiz indirmesi tam tersine panik havasını artırdı.
Çıkışın Yolu
Korona virüs sorununun nasıl çözüleceğini bilmiyorum. Bu benim uzmanlık alanımın dışında bir konu. Aşı mı geliştirilir yoksa sürekli mutasyona uğradığı söylenen virüs aşıyla da çözülemez durumda mıdır bilmiyorum. Ben de sizin gibi bu görüşleri medyadan izleyerek anlamaya çalışıyorum. O nedenle çıkışın yolu başlığını taşıyan bu bölümde söyleyebileceklerim virüs olayı çözüldükten sonraki ekonomik yapıyla sınırlı.
Küresel sistemin önceki ulusal sistemlerden en belirgin farkı sermaye hareketlerinin serbestliği. Para, dilediği anda hiçbir engelle karşılaşmadan uluslararası alanda seyahat edebiliyor. Bu büyük özgürlük biri olumlu biri olumsuz iki önemli değişim getirdi kapitalist sisteme: (1) Piyasalar daha fazla esneklik kazandı. (2) Riskler bir ülkeden ötekilere kolayca bulaşabilir hale geldi. İlk zamanlar işin olumlu yanı ağırlık kazanmışken 2008’den başlayarak olumsuz yanı öne geçti
Korona virüs meselesi kapitalizmin aşırı kazanca dayalı, kurallara bağlıymış gibi görünen ama kuralları çeşitli araçlarla çiğneyebilen, şişirilmiş değerler yaratan, hırs yüklü yapısını temelinden sarstı. Sistem, virüs sorunu çözülse bile artık eskisi gibi faizi düşürerek ya da likiditeyi bollaştırarak eski günlerine dönecek gibi görünmüyor.
Bu tür olaylarda sistemin çökmemesini sağlamanın yolu kapitalizmin yapısal reformlara girmesinde görülüyor. Bizdeki yapısal reform ihtiyacından farklı bir durum bu. Her şeyden önce ne pahasına olursa olsun büyüme peşinde koşma hırsının dizginlenmesi için kurallar geliştirilmesi gerekiyor. Bunun söylendiği kadar kolay olmadığını biliyorum. Ama işin zorluğu söylenmesini engellememeli. İkinci olarak da sermaye hareketleri serbest kalacak yani küresel sistemde kalmaya devam edilecekse o zaman küresel kurallar devreye sokulmalı. G 20 toplantılarında olduğu gibi asla sonuçlanmayan temennilerle yetinilmemeli.
Türkiye açısından durumda bir değişiklik yok. Bir süre sonra virüse çare bulunduğunda bugün kabuğuna çekilip büzülen sermaye, biz ne kadar hırsları dizginlemekten söz etsek de yine aynı hırsla para kazanmanın yollarını arayacak. Üstelik bu defa bu arayış, bu dönemde edilen zararları da çıkarmayı amaçlayacağı için daha fazla hırs yüklü olacak. Bu arada Türkiye parlamenter sisteme dönüş, hukukun üstünlüğü, bilimsel eğitime geçiş, yurtta ve dünyada barış ilkesine dönüş gibi ekonomi dışı yapısal reformları yapabilirse ciddi biçimde yabancı sermaye çeken ülkelerinden biri konumuna geçebilir.
Şimdiye kadar dünyayı tarım devrimi, sanayi devrimi, bilişim devrimi, sermaye hareketlerinin serbest kalması gibi devrimler değiştirdi. Bu kez korona virüsü değiştirecek dünyayı. Kapitalizm ayakta kalır mı bilmiyorum. Son derecede büyük bir esnekliğe hatta şekil değiştirme becerisine sahip olduğu için farklı bir görünümde devam edebilir. Ama ne olursa olsun korona virüs dünyayı değiştirecek. İşlem (günlük ihtiyaçlara harcama) ve spekülasyon (para kazanmak için yatırım) güdüsüyle para tutmak ikinci plana düştü. Artık ihtiyat (gelecek ve sağlık için para saklama) güdüsü ön planda. Bu dönem geçtikten sonra bile bu güdünün etkisi kolay değişmeyecek. O nedenle kapitalizm insanlara para harcatıp da büyüme modelini değiştirmek zorunda. Artık yavaş büyüme dönemine girdik.