Mahfi Eğilmez – 31.05.2017
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi, uygulanan parasal politikaların toparlanmaya yardımcı olduğunu ancak daha alınacak yol olduğunu ve dolayısıyla parasal önlemlerin devam ettirilmesi gerektiğini söyleyince Euro değer kaybetmeye başladı. Oysa Draghi tümüyle gerçekleri dile getirmişti.
ECB ve Euro Bölgesi krizi
Öncelikle ECB’nin küresel kriz karşısında neler yaptığını bir hatırlatalım. 2008’de başlayan küresel krize Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ilk tepkisi konvansiyonel para politikası araçlarıyla müdahale etmeye çalışmak biçiminde oldu. Zaman ilerledikçe ECB de Fed gibi konvansiyonel olmayan bir para politikasına döndü. ECB, 2010’da genişletilmiş kredi destek programı (enhanced credit support) uygulamaya geçti ve Fed ile bir swap hattı kurdu (Term Auction Facility – TAF.) Yeniden finansman mekanizması çerçevesinde bütün bankalara sabit faizle ve sınırsız olarak kredi imkanı sundu (Long term Refinancing Operation – LTRO.) 2009 yılı Mayıs ayında ilk tahvil alım programını başlattı (Covered Bonds Purchase Program – CBPP.) Bu hamlelerin ardından krizin etkilerinde yavaş yavaş bir yumuşama ortaya çıkmaya başladı. 2010 sonbaharında bu kez hem kamu kesimi hem de özel kesim kağıtlarını satın alıp piyasaya likidite vermeye yönelik Menkul Değerler Piyasa Programı (Securities Market Program – SMP) yürürlüğe sokuldu. Buna genel olarak varlık alım programı (Asset Purchase Programme) adı veriliyor. Söz konusu program zaman içinde çeşitli değişikliler geçirdiyse esas çerçevesi fazla bozulmadan devam etti. Yunanistan, Portekiz ve İrlanda için ek destek önlemleri devreye sokuldu. ECB, dönem boyunca faizleri düşük tutmayı sürdürdü.
Bugün uygulaması devam eden politikalar faizlerin düşük tutulması ve varlık alım programıdır. ECB’nin faizi bugün itibariyle yüzde 0, tahvil alım programının limiti ise aylık olarak 60 milyar Euro’dur.
Euro Bölgesi nereden nereye geldi?
Şimdi de Euro Bölgesinin ne durumda olduğunu ve nereye doğru yol aldığını veriler eşliğinde değerlendirmeye ve Draghi’nin bu açıklamasının doğruluk derecesini ölçmeye çalışalım. Aşağıdaki tabloda küresel kriz öncesindeki 10 yılın ortalaması Euro bölgesinin krize girdiği 2010 yılının orta noktasındaki durum, bugün itibariyle görünüm ve yılsonu tahminleri yer alıyor (Kaynaklar: 1999 – 2008 için IMF WEO Database, April 2017. Haziran 2010 ve Haziran 2017 için ECB Statistical Datawarehouse – http://sdw.ecb.europa.eu/. Yılsonu tahminleri için IMF WEO Database, April 2017.)
Göstergeler | 1999 – 2008 | Haziran 2010 | Haziran 2017 | Yılsonu Tahmini |
Büyüme | 2,7 | -2,4 | 1,7 | 1,7 |
İşsizlik | 8,7 | 10,2 | 9,5 | 9,4 |
Enflasyon | 2,2 | 1,7 | 1,9 | 1,5 |
Bütçe Dengesi | -2,3 | -6,4 | -1,5 | -1,5 |
Cari Denge | -1,7 | -0,4 | 3,5 | 3,0 |
Kamu Borç Yükü | 67,8 | 81,4 | 89,3 | 90,1 |
Tabloya baktığımızda Euro bölgesinin kriz öncesindeki durumuna yaklaşmaya başladığını, ama özellikle kamu borç yükü ve büyüme açısından henüz alınması gereken yol olduğunu görebiliyoruz. Bu durumda Draghi’nin dedikleri doğru görünüyor ve ECB’nin gevşek para politikasını sıkılaştırmak için henüz zamanı olduğu anlaşılıyor.
Euro Bölgesinin en iyi ve en zor durumdaki iki ekonomisinin karşılaştırılması
Bunu bir de Euro Bölgesinin ekonomik olarak en güçlü (Almanya) ve en zayıf (Yunanistan) ekonomilerinin durumuna bakarak değerlendirelim (Kaynak: IMF WEO Database, April 2017)
Almanya Göstergeler | 1999 – 2008 | Haziran 2010 | 2016 | 2017 Tahmin |
Büyüme | 2,8 | 3,9 | 1,8 | 1,6 |
İşsizlik | 9,0 | 6,9 | 4,2 | 4,2 |
Enflasyon | 1,7 | 1,7 | 1,7 | 1,6 |
Bütçe Dengesi | -3,1 | -4,2 | 0,8 | 0,6 |
Cari Denge | 3,0 | 5,6 | 8,5 | 8,2 |
Kamu Borç Yükü | 62,6 | 81,0 | 67,6 | 64,7 |
Yunanistan Göstergeler | 1999 – 2008 | Haziran 2010 | 2016 | 2017 Tahmin |
Büyüme | 4,4 | -5,4 | 0,0 | 2,2 |
İşsizlik | 10,0 | 12,7 | 23,8 | 21,9 |
Enflasyon | 3,2 | 5,2 | 0,3 | 1,3 |
Bütçe Dengesi | -6,7 | -11,2 | 0,0 | -1,5 |
Cari Denge | -8,9 | -11,4 | -0,6 | -0,3 |
Kamu Borç Yükü | 104,4 | 146,3 | 181,3 | 180,7 |
Almanya krize girmeden önceki 10 yıla göre büyüme ve borç yükü açısından olumsuz görünümde olsa da diğer bütün göstergeleri açısından çok daha olumlu bir aşamaya gelmiş görünüyor. İşsizlik sorununu çözmüş, enflasyonu kriz öncesine göre farklı bir yerde bulunmuyor, bütçe açığını fazlaya dönüştürmüş, cari fazlasını da artırmış. Tabloya bakınca küresel krizin Almanya’ya yaradığını söylemek mümkün görünüyor.
Yunanistan’ın büyüme performansı düşmüş, işsizlik oranı iki katına yükselmiş, bütçe açığı ve cari açığı düşmüş ama onlar da ekonominin büyüyememesinin sonucunda böyle bir noktaya gelmiş kamu borç yükü kriz öncesinin neredeyse iki katına yükselmiş bulunuyor.
ECB’nin işinin zorluğu
Bu durumda Draghi’nin ve ECB’nin işi zor görünüyor. Çünkü Almanya’ya bakarsanız artık normal koşullara dönmeye başlamak gerek ama Yunanistan’a bakarsanız daha çok yol var. Almanya güçlü Euro isterken Yunanistan (ve henüz sıkıntıları devam eden İtalya, İspanya, Fransa vb) Euro’nun değer kaybetmesini ve o yolla ihracatlarının desteklenmesini istiyorlar.
Mario Draghi, bir anlamda yedi kocalı Hürmüz gibi hepsini idare etmek ve bildiğini uygulamak zorunda. Onun için Draghi’nin işi Fed Başkanı Yellen’den daha zor.