Ekonomi yönetimi kurda bir artış yaşanmamasını arzu ediyor. Temel gerekçe ise kurun enflasyona olan geçişkenliği.
Yükselen girdi maliyetleri, daralan dış pazarlar derken ihracatçı da rekabet edebilmek için son çare olarak kurun yükselmesi gerektiği talebini ortaya koyuyor. Uzun yıllardır tartışılagelen bu konuya birkaç hafta önce Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek, şu X paylaşımıyla katkıda bulundu: “İhracatın ana belirleyicisi yurt dışı talep olup kurun önemli bir etkisi yoktur.
2003-13 döneminde nominal sepet kur yıllık ortalama yüzde 3,3; reel ihracatımız yüzde 7,1 artmıştır. 2018- 23 döneminde ise kur yüzde 36,4 artarken, ihracatımız sadece yüzde 5 artmıştır.” (Elbette burada son beş yıllık dönemde yüzde 36,4 artıştan kasıt ortalama olarak ifade edilmesi. Yoksa açıklamanın devamındaki verilere bakıldığında yüzdesel bazda 5 yıldaki değişim yüzde 371,7 yani neredeyse 5 kat artışa karşılık gelmekte.)
Türk Lirası neden bu denli yüksek değer kaybetti?
Öncelikle belirtilen tarihlerde liranın bu denli yüksek değer kaybetmesindeki sebeplere değinecek olursam; TL varlıklarından yoğun yabancı çıkışı ve döviz rezervlerindeki erime yani döviz arzındaki net daralmayı söyleyebilirim. İlave olarak son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve bağlantılı olarak yaşadığımız dolarizasyon da dahil edildiğinde ortaya çıkan manzara, hem arzın hem de talebin eşlik ettiği “yoğun bir kur krizidir.”
Yapısal sorunlar nedeniyle dış ticaret fazlası yaratamadık
Özetle paramız son yıllarda hızla değer kaybetmiş ama ihracatta rekorlar kırmışız. Fakat buna rağmen yapısal sorunlarımız nedeniyle bir türlü dış ticaret fazlası yaratamamışız. Dış ticaret fazlası yaratamadığımız gibi kendimize kalıcı ihracat pazarları da oluşturamamışız!
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!