Mahfi Eğilmez – 06.11.2018
Türkiye, hiçbir zaman enflasyonla gerçek anlamda mücadele etmedi. Hep mücadele eder gibi yaptı. 1980’lerde enflasyon başını alıp giderken zamanın hükümetleri enflasyonu birinci sorun olarak aldıklarını söyleseler de aslında birinci sorunları her zaman büyümeydi. Turgut Özal başbakanken kendisine enflasyonu anlatan bürokratlara “siz bana büyümeyi anlatın ben halka enflasyonu anlatırım” derdi. Bunun mantığı çok açıktı. Büyüme demek yatırım, yeni iş sahaları ve dolayısıyla istihdam artışı demekti. Enflasyonla mücadele uğruna büyümenin düşmesini dolayısıyla işsizliğin artmasını göze alamıyordu siyasetçi. Böylece Türkiye büyüme uğruna giderek yükselen bir enflasyonla yoluna devam etti. Sonunda büyümeyi kaybetti, elde enflasyon kaldı.
2001 krizinden sonra Türkiye’nin eline enflasyonla mücadele için tarihi bir fırsat geçti. IMF desteğiyle uygulanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programıyla Türkiye çift haneli enflasyonunu tek hanelere düşürmeyi yüksek büyüme oranlarını yakalayarak başardı. Krizlerden çıkışta böyle bir fırsat doğabiliyor. Bu dönemde Türkiye’nin enflasyonu, içinde yer aldığı gelişmekte olan ekonomiler grubunun ortalama enflasyonuna çok yaklaştı. Yine aynı dönemde Türkiye’nin büyümesi gelişmekte olan ekonomilerin ortalama büyümesinin üzerinde seyretti. Bu gelişmeleri aşağıdaki grafiklerden izlemek mümkün (grafikler, IMF WEO October 2018 Database tablolarından alınan verilerle hazırlanmıştır.)
Büyüme grafiğinden Türkiye’nin küresel krizde, gelişmekte olan ekonomiler ortalamasından çok daha fazla etkilendiği görülebiliyor. O dönem dışında Türkiye’nin büyümesi sürekli olarak gelişmekte olan ekonomiler ortalamasının üzerinde seyretmiş bulunuyor. Enflasyon grafiğinde de bir ara gelişmekte olan ekonomiler ortalamasına oldukça yaklaşmış bulunan Türkiye enflasyonu hep bu ortalamanın üzerinde kalmış ve son yıllarda ortalamadan iyice uzaklaşmış görünüyor. Özellikle son iki yılın gelişmesine bakılırsa Türkiye’nin ivme kaybı yaşayan büyümesini kollayabilmek için enflasyonu nasıl gözden çıkardığını görmek mümkün.
Ne yazık ki enflasyonu göz ardı edip büyüme peşinde koşmak tıpkı 2001 krizi öncesinde olduğu gibi büyümenin kaybedilmesini önleyemiyor.