TÜİK’in açıkladığı istatistik göstergeler arasında kamuoyunda en fazla tartışma konusu olanları enflasyon ve işsizlik verileridir. TÜİK, son dönemde işsizlik verisini resmi işsizlik ve geniş işsizlik verisi olarak açıklamaya başlayınca tartışmanın işsizlik kısmı bir anlamda sona erdi. Resmi işsizlik verisi yüzde 12 dolayında olduğu halde geniş işsizlik verisi yüzde 30 dolayında açıklanınca resmi işsizliğin yalnızca bir tanım farklılığından kaynaklandığı, gerçekte işsizliğin yüzde 30 oranında olduğu konusu resmi olarak da onaylanmış oldu. Buna karşılık enflasyon oranı meselesi hala karışık. TÜİK, Mart ayı itibarıyla 12 aylık enflasyon oranını tüketici fiyatları açısından (TÜFE) yüzde 16,19, yurt içi üretici fiyatları açısından (Yİ-ÜFE) yüzde 31,20 olarak açıkladı.
Sokaktaki insanlara sorduğunuzda karşılaştıkları enflasyon oranını yüzde 30’lar (yani Yİ-ÜFE) dolayında hissettiklerini söylüyorlar. Oysa tanım gereği onların karşılaştığı enflasyon TÜFE ile tanımlanıyor. Bu durumda tüketici fiyat artışlarını ölçme konusunda bir sorunumuz olup olmadığına bakmamız gerekir.
TÜFE, Yİ-ÜFE ve USD/TL kuru, Euro/TL kuru gelişmeleri son 12 ay itibarıyla aşağıdaki tabloda yer alıyor (kaynak: TÜİK / Tüketici Fiyat Endeksi, TÜİK / Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi ve Bloomberg HT.)
Tabloya baktığımızda TL’nin yarım Dolar ve yarım Euro’dan oluşan kur sepetine göre yüzde 29’a yakın değer kaybettiğini görüyoruz. Bu ciddi değer kaybı aynı dönemde yüzde 31,2 oranında artmış bulunan Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksine (Yİ-ÜFE) yansımış bulunuyor. Buna karşılık Tüketici Fiyatları Endeksine (TÜFE)’ye yansıma bunun yarısı kadar görünüyor.
Mart 2020’den Mart 2021’e TÜFE ve Yİ-ÜFE endekslerinin görünümü aşağıdaki grafikte yer gösteriliyor:
Grafik bize Yİ-ÜFE ile TÜFE arasında giderek TÜFE aleyhine büyüyen bir fark olduğunu açık biçimde gösteriyor.
TÜİK sitesinde Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeksinde (Yİ-ÜFE) esas alınan üretici fiyatları; ‘yurt içinde üretimi yapılan ürünlerin, KDV ve benzeri vergiler hariç, peşin satış fiyatıdır’ diye tanımlanıyor. Buna göre Yİ-ÜFE’de üreticinin toptancıya (eğer yoksa perakendeciye) KDV ve benzeri vergiler hariç satış fiyatı esas alınıyor. Yine TÜİK sitesinde esas alınan tüketici fiyatları da şöyle tanımlanıyor: ‘Endeksin fiyat kapsamı satın alış fiyatları olarak tespit edilmektedir. Fiyatlar, vergiler dâhil peşin ödemeler olarak belirlenerek, taksitli satışlar üzerinden fiyatlandırmalar veya anlaşmalı fiyatlar dikkate alınmamaktadır.’
Son 12 ayda içinde KDV ve benzeri vergiler olmayan Yİ-ÜFE yüzde 31,20 yükseldiği halde içinde KDV ve benzeri vergiler olan TÜFE yüzde 16,19 artmışsa bu durumda üreticiler, üretim maliyetlerine kurdan gelen artışları satış fiyatlarına yansıtamamış ve dolayısıyla ciddi biçimde zarar etmiş olmalıydılar. Birkaç aylık zararlar sineye çekilebilir belki ama bu aylarca sürerse üreticilerin batmış olması gerekir. Bilançolara baktığımızda böyle bir durum göremiyoruz.
TÜİK’ten başka enflasyonu ölçen ENAGRUP adında bir akademik girişim var. Bu grup, TÜİK ile aynı mal ve hizmetlerin yüzde 80’ini, aynı ağırlıklarla ele alarak hesaplıyorlar. Hesaplamadıkları üç grubu da ay sonlarında doğrudan TÜİK hesabından alarak kendi hesaplarına ekliyorlar. ENAGRUP henüz bir yılını doldurmadığı için 7 aylık TÜFE hesabı var. Buna göre ENAGRUP hesaplarında 7 aylık TÜFE yüzde 27,89 olarak çıkıyor. Buradan gidersek ENAGRUP’un yıllık TÜFE hesabının yüzde 35’in üzerinde olacağını tahmin etmek zor değil.
Özetle söylemek gerekirse TÜİK tarafından açıklanan TÜFE endeksinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda insanların kuşkularının haksız olmadığı görülüyor.