Mahfi Eğilmez – 04.08.2014
Türkiye’de çok uzun bir süredir gündemde olan bir tartışma var: Enflasyon ve faiz ilişkisinde hangisi sebep hangisi sonuçtur? Ya da daha basit ifade edersek yüksek enflasyon yüksek faizin sebebi midir sonucu mudur?
Bu bloğu izleyenler hatırlayacaklar ben bu konuya birkaç kez girdim. Benim görüşüm şu şekildedir: Eğer bir ekonomide maliyet enflasyonu ağırlıklıysa faizin yükseltilmesi maliyetler üzerinde olumsuz etki yapabilir ve enflasyonu artırabilir. Çünkü faiz de finansman maliyetinin, dolayısıyla maliyetlerin bir parçasıdır. Buna karşılık bir ekonomide talep enflasyonu ağırlıklıysa o zaman faizin yükseltilmesi talebi frenleyici etki yaratacağı için enflasyonu da frenleyici sonuç getirir. Buna göre faizle ilgili kararı vermeden önce ekonomide hangi tür enflasyonun ağırlık taşıdığına bakmak gerekir.
Türkiye’de her konuda olduğu gibi bu konuda da insanlar ortadan ikiye ayrılıveriyor. Bir grup enflasyon sonuç, faiz sebeptir derken öteki grup enflasyon sebep, faiz sonuçtur diyor. Genellikle siyasetçiler enflasyonun sonuç, faizin sebep olduğu görüşünde olunca konu da benzer bütün konularda olduğu gibi bilimsel çerçeveden çıkıp siyasal çerçeveye oturuyor.
TÜİK, Temmuz ayı enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre 12 aylık bazda TÜFE yüzde 9,16’dan 9,32’ye yükselirken, Yİ – ÜFE 9,75’den 9,46’ya geriledi. Çekirdek enflasyon olarak kullandığımız I endeksi ise yüzde 9,65’den 9,75’e çıktı. I endeksi, Merkez Bankası’nın etkileyemeyeceği bütün kalemlerden arındırılmış bir endekstir ve dolayısıyla uygulanan para politikasının başarısını ya da başarısızlığını bize en açık biçimde göstermektedir.
I endeksinin 2014 yılı başından bu yana gelişlimi aşağıdaki tabloda gösterilmektedir:
2014 | I Endeksi (%) |
Ocak | 7,59 |
Şubat | 8,43 |
Mart | 9,32 |
Nisan | 9,74 |
Mayıs | 9,77 |
Haziran | 9,65 |
Temmuz | 9,75 |
Tablo, yükselen bir çekirdek enflasyon yapısının sadece Haziran ayında aşağıya doğru bir kırılma yaşadığını ve Temmuz ayından itibaren yeniden yukarıya yöneldiğini gösteriyor. 2013 yılı Ağustos ayında TÜFE’nin aylık bazda % – 0,10 olduğunu düşünürsek TÜFE’de ve dolayısıyla çekirdek enflasyonda gelecek ay için de düşüş beklentisi içinde olmak anlamlı görünmüyor.
Enflasyonda yaz aylarında beklenen düşüşün gerçekleşmemesi hemen ardından faizlerin artması sonucunu getirdi. Dün akşam yüzde 8,77 olan 2 yıllık gösterge tahvilin faizi, enflasyon verisinin açıklanmasının ardından yüzde 9,05’e yükseldi.
Öteden beri söylüyorum; bizde, bu dönemde, talep ve maliyet enflasyonu birlikte yaşanıyor. Buna karşılık ağırlık talep enflasyonunda. Zaten bu iki enflasyon türü birbirini besleyen bir yapıya sahip, yani net çizgilerle ayrılması ve net bir biçimde ölçülüp ayrıştırılması da tam olarak mümkün değil. Dolayısıyla enflasyon daha çok sebep olarak etki yapıyor. Yani enflasyon yükseliyorsa faizler de yükseliyor. Çünkü hiç kimse biriktirdiği parasını zararına başkasına kullandırmak istemez.
Özetle söylemem gerekirse; yüksek enflasyon büyük ölçüde sonuç değil sebeptir. Yüksek faiz ise büyük ölçüde yüksek enflasyonun bir sonucudur. Ekonomi teorisi kriz döneminde paradigma değişimine ayak uyduramadığı için eksik kalmış, yanılgılara düşmüş olabilir. Ama bu eksiklik ve yanılgılar, ekonomi teorisinin tümünün kahvehane sohbetlerindeki teorilerle çürütüleceği anlamına gelmez.