Mahfi Eğilmez – 04.03.2015
Enflasyon hedeflemesi, günümüzde merkez bankalarının yaygın olarak benimsediği bir amaç setidir. Belirli bir dönem sonu için uygun enflasyon oranının belirlenmesi ve o orana ulaşılabilmesi için para politikası araçlarının kullanılmasını kapsar. Bu tanımdan yola çıkılarak enflasyon hedeflemesinin yürütülebilmesi için; bir sayısal oranın belirlenmesinin, merkez bankasına birincil (öncelikli) hedef olarak bu orana ulaşılması görevinin verilmesinin, merkez bankasının bu hedefe ulaşabilmesi için bağımsızlığının sağlanmasının ve şeffaflığının da artırılmasının gerekli olduğunu söylemek mümkündür.
Küresel krize gelinceye kadar enflasyon dünyada en önemli ekonomik istikrarsızlık halleri arasında yer alıyor ve o nedenle de enflasyon hedeflemesi adeta bir moda gibi bütün dünyaya yayılıyordu. Bu moda, maliye politikasının geri plana atılmasına, para politikasının ve dolayısıyla merkez bankalarının birinci plana çıkmasına neden oluyordu. Küresel krizle birlikte gelişmiş ekonomilerde durum değişti. Enflasyon, giderek sorun olmaktan çıktı hatta sorun enflasyondan deflasyona kaydı. Bu durumda küresel sistemde merkez bankalarının rolü de farklılaştı. Enflasyonun oransal olarak yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde ve enflasyon sorunu devam eden gelişme yolundaki ekonomilerde merkez bankaları enflasyon hedeflemesi uygulamasına devam ediyorlar. Buna karşılık sorunun enflasyondan deflasyona doğru kaymaya başladığı gelişmiş ekonomilerin bir bölümünde merkez bankaları bu politikayı terk edip parasal genişleme ve düşük faizle enflasyon yaratma politikası uygulamaya dönmüş bulunuyorlar. Bu gelişme tuhaf bir görünüm yarattı küresel sistemde. Enflasyonun yüksek olduğu ekonomilerin merkez bankaları enflasyonu düşürmek için enflasyon hedeflemesi uygularken deflasyona giden ekonomilerin merkez bankaları enflasyon yaratabilmek için enflasyon hedeflemesi uyguluyor.
Türkiye uzun bir süredir enflasyonu düşürmek için enflasyon hedeflemesi uyguluyor. 2001 krizinden sonra TCMB’nin yasal yetkileri bu hedefi uygulamaya göre düzenlendi. TCMB’ye bağımsızlık verildi ve görevi de ‘fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek’ olarak tanımlandı. TCMB’nin görevi yani amacı, yasasında bu şekilde belirlendiğine göre amaç bağımsızlığı söz konusu değil demektir. TCMB’nin bağımsızlığı araç bağımsızlığıdır. Yani TCMB, yasasında ‘fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek’ olarak açık biçimde belirlenen amacına ulaşmak için hangi araçları kullanacağına kendisi karar verecektir. TCMB, bu amaca ulaşmak için uygulayacağı stratejiyi enflasyon hedeflemesi çerçevesinde belirlemiş bulunmaktadır. Buna göre para politikasının başlıca araçlarını (faiz politikası, karşılıklar politikası açık piyasa işlemleri) ve başka kurumlarla ortaklaşa kullanacağı araçları (makroihtiyati politika araçları) bu strateji doğrultusunda kullanacak demektir.
Buraya kadar anlattıklarımızda eleştirdiğim bir taraf yok. Benim eleştirim TCMB’nin hedefi koyduğu göstergenin yanlış seçilmiş olması konusuna odaklanıyor. TCMB, hedefi manşet enflasyon (TÜFE) üzerine koyuyor. Oysa TÜFE’nin içinde para politikası araçlarını kullanarak etkileyemeyeceği büyüklükler var. Örneğin enerji fiyatları tümüyle dışarıda belirleniyor ve biz bunları veri olarak kabul ediyoruz. Alkol ve tütün fiyatları gibi fiyatlar kamu otoritesi tarafından belirleniyor. Bunun gibi büyüklükleri TCMB’nin etkileme şansı ve gücü yok o da bunları veri olarak almak zorunda kalıyor. Bu durumda TCMB, manşet enflasyon içinde yer alan pek çok kalem üzerinde etki gücü olmayan bir politika uygulayıcı konumunda bulunuyor. O zaman böyle bir büyüklük üzerine bir hedef koymak yanlış bir seçim. TCMB’nin para politikası araçlarını kullanarak etkileyebileceği gösterge çekirdek enflasyondur (yani I endeksi.) O halde doğru hedefleme ancak bu büyüklük üzerine hedef konularak yapılabilir.
Benim önerim TCMB’nin enflasyon hedefini çekirdek enflasyon üzerine koymasıdır. Bu, manşet enflasyon üzerine hem hedef koyup hem de tahmin yapmak gibi bir tuhaflıktan da TCMB’yi kurtaracaktır. Aksi takdirde biz etkileyemeyeceği bir gösterge üzerine hedef koyan merkez bankasını eleştirir duruma giriyoruz.
Aşağıdaki grafikte TCMB’nin 2009’dan bu yana izlediği enflasyon hedeflemesinin sonuçları görülmektedir (kırmızı çizgi TÜFE’yi, mavi çizgi I endeksini ve siyah kırıklı çizgi de TCMB’nin enflasyon hedefini gösteriyor.)
Grafikte kırmızı çizgi ile siyah kırıklı çizgi arasındaki açıklık TCMB’nin enflasyon hedefinden ne kadar saptığını gösteriyor. Mavi çizgi ile siyah kırıklı çizgi arasındaki açıklık TCMB’nin hedef olarak I endeksini seçmesi halinde ortaya çıkacak sapmayı ortaya koyuyor. Kırmızı çizgi ile mavi çizgi arasındaki açıklık ise manşet enflasyonla (TÜFE) çekirdek enflasyon (I endeksi) arasındaki farkı veriyor.
Grafiğe göre TCMB’nin hedefi tutturduğu tek yıl 2011 yılı olmuş. Buna karşılık I endeksi üzerine hedef koymuş olsaydı daha fazla hedef tutturmuş durumda olacaktı.
2013 yılından sonra I endeksinin manşet enflasyonun zaman zaman üzerine çıkması ve TCMB’nin hedefi hangi büyüklüğe koymuş olursa olsun hedeften çok uzak kalması para politikasının başarısızlığını gösteriyor. Bunun da temel nedeni 2013 yılında uzun süre faizi düşük tutarak kurun yükselmesine ve enflasyonu etkisi altına alarak artırmasına göz yummuş olmasıdır.
TCMB’nin hedefi tutturma konusunda başarılı olup olmadığını tam olarak ölçebilmek için hedefin manşet enflasyon yerine I endeksi üzerine konmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Aksi takdirde TCMB, hükümetin örneğin alkol ve tütüne yaptığı zamlarla bütçeye sağladığı katkının enflasyon üzerinde yarattığı ters etkiden de sorumlu hale gelmektedir. Bir başka ifadeyle bu şekilde yanlış gösterge üzerine konmuş hedef hükümetin yürüttüğü maliye politikasının enflasyon yaratıcı etkisinin faturasının da TCMB’ye ve para politikasına çıkmasına yol açmaktadır.