Ekonominin genel seyrini uzun vadede yönlendiren faktörlerin en önemlilerinden biri de, o ülkenin nüfus yapısı ve mevcut demografik eğilimlerdir. Yatırımların yönlendirilmesinde; bu kapsama yönelik analizler, talebin bileşimi ve yönü açısından etkili olmaktadır.
Nüfus yapısı ile ilgili göstergeler arasında nüfus artış hızı, yaş grupları, şehirleşme, iktisadi faaliyet ve meslek grupları vb. yer almaktadır.
Bu göstergelerden nüfus artış hızı, ekonomide büyümenin alt sınırı olarak kabul edilmektedir. Türkiye nüfusu, her yıl ortalama %1.6 artmaktadır.
Ekonominin geleceğine yönelik hesapların yapılmasında, nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı da etkili olmaktadır. Sosyal sigorta kuruluşlarının geleceği, eğitim kurumlarının ihtiyaçları, gelecek yıllardaki harcama kalıpları gibi pek çok konuda, yaş gruplarına göre dağılım oldukça önemlidir.
Sosyal bir gösterge olarak, şehir nüfusunun toplam nüfusa oranı da oldukça önemlidir. Ülkemizde nüfusun yaklaşık %60’lık kısmı şehirlerde yaşamaktadır. İç göç ve genel göç eğilimleri, siyasi ve ekonomik hayatı derinden etkilerken, aynı zamanda tüketim kalıplarını da değiştirmektedir.
Nüfus sayımı sonucunda derlenen bilgiler arasında, iktisat faaliyet ve meslek grupları da gelmektedir. Toplumdaki ekonomik faaliyetlerin gerçek boyutunun anlaşılmasına yardım eden bilgi gruplarından biri de budur.
“Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları” ile işgücünün çeşitli kesimleri hakkında, çok kesin olmasa da, ayrıntılı bilgilere sahip olunabilmektedir.
Bu istatistiklerde kullanılan sınıflama;
– İşgücü Sayısı: Çalışma çağında olan nüfustan, öğrenci ve rantiye gibi işgücüne dahil olmayan nüfus çıkarıldığında ulaşılan sayı, işgücü sayısıdır.
– İşgücü: İşgücü ise; ücretli veya maaşlı olarak bir işte çalışanlar, kendi işlerinin başında olanlar, işverenler ve işsizlerin toplamını ifade eder. İşgücü tanımı içinde kabul edilen bir diğer grup, yerleşik bir işi olmayanlar ve marjinal çalışanların oluşturduğu gruptur.
Ülkemizde, bireylerin ve bunların oluşturduğu hanehalkının tüketimlerini, gelir düzeylerini, sosyo-ekonomik kesimler ve nüfus tabakalarına ve bölgelere göre ortaya çıkaran çalışmalar “Hanehalkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketleri”dir.
Nasıl değerlendirilir?
Bir ülkede nüfus artış hızı, GSMH artış hızından daha yüksekse; kişi başına milli gelirin reel olarak azalması ve ekonominin daralması olası sonuçlardandır.
Yüksek fiyatlı dayanıklı tüketim eşyalarının iç piyaekonomik istatistiklersadaki satış miktarlarında görülen gerileme, gelir dağılımının bozulmakta olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.
İthal ve lüks otomobil talebinde yaşanan yükselme de, bölüşümde mevcut olan bozulmanın bir sinyali olarak algılanmaktadır.
Kabul gören genel görüşe göre; krizde ve gelir dağılımının bozulma dönemlerinde, ilk olarak yara alan ve aynı şekilde en son toparlanabilen sektör, otomobil sanayiidir.
İç borçlanmadaki yüksek tırmanış, devlet tarafından verilmekte olan kamu hizmetlerindeki kaliteyi düşürmektedir. Özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve enerji alanlarındaki yatırımların ertelenmesi, yaşam kalitesini düşürmekte ve dolaylı olarak da gelir dağılımını bozmaktadır.
Gelir dağılımında kötüye gidişin bir diğer işaretine de, hanehalkı harcamalarının harcama türlerine göre dağılımı incelenerek ulaşılabilir. Gıdaya ayrılan payda görülen hızlı bir artış, bölüşümdeki bozulmanın önemli bir kanıtı olarak görülmektedir. Kriz dönemlerinde gıda harcamalarının reel olarak azaltılması zor olduğundan, toplam harcamalar içindeki payı artmaktadır.