İllüzyon ya da yanılsama, gerçek bir nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirilmesidir. Algılama sırasında oluşan yanılsamalar bazen kendiliğinden ortaya çıkar. Çölde, güneşin kumdaki yansımalarını su birikintisi sanmaya yol açan serap gibi algılamalar kendiliğinden oluşan yanılsamaya örnektir. Bazen de birisinin yarattığı illüzyonlar algılamamızı etkileyebilir. İç tarafı siyah kadifeyle kaplı bir kutunun içinde kaybedilen eşya tipik bir illüzyon gösterisidir. Kutunun içinde aynı renk kadifeyle kaplı cebi ya da bölmeyi renk aynılığından dolayı kimse fark etmez. Bu gibi yanılsamaya yol açan oyunları yapanlara illüzyonist deniyor.
Özellikle parasının iç değer kaybının (enflasyon) ve dış değer kaybının yüksek olduğu ekonomilerde karşılaşılan birçok olay, ortaya çıkardığı farklı görünümler nedeniyle yanılsamalara yol açar. İnsanların gayrimenkulleri ikinci elden satışa çıkardıkları zaman karşılaştıkları yanılsamalar buna örnek oluşturur. Diyelim ki bir kişi 2010 yılı 7 Temmuz günü 1 milyon liraya satın aldığı bir konutu 2020 yılının 7 Temmuz günü 2,5 milyon liraya satmış olsun. İlk bakışta bu işlemden 1,5 milyon lira kazanmış görünür. Bu, tipik bir yanılsamadır. 7 Temmuz 2010’da USD/TL kuru 1,55 idi. Yani o tarihte 1 milyon lira ile dolar satın almış olsaydı 645 bin doları olacaktı. Bugün USD/TL kuru 6,86 olduğuna göre 645 bin doların karşılığı 4,4 milyon lira ediyor. Bu durumda bu kişi döviz almak yerine gayrimenkul alarak 1,9 milyon lira kaybetmiş olmaktadır ( söz konusu tarihlere ait satış kurları için kaynak: TCMB.) Bu on yılda 1,9 milyon liradan az kira geliri elde etmişse (ki o kadar kira geliri elde etmesine olanak yok) yine de zararda olacaktır.
Ekonomi biliminde illüzyon sözcüğü ilk kez İtalyan iktisatçı Amilcare Puviani tarafından 1897 tarihli Teoria della illusione nelle entrate publiche” ve 1903 tarihli “Teoria della illusione finenziaria” adlı kitaplarda mali illüzyon biçiminde kullanılmıştır. Puviani’ye göre eğer kamu gelirleri ve özellikle vergilerin miktarı halk tarafından tam olarak bilinmezse, halk, kamu kesiminin olduğundan düşük maliyetle çalıştığını zanneder ve kamu harcamalarının artırılmasına itiraz etmez. O nedenle de hükümetler topladıkları vergiyi daha düşük göstermek için bir bölümünü gizlemeye yönelebilirler.
Türkiye’de mali illüzyon, vergi gelirlerinin düşük gösterilmesinden çok kamu harcamalarının düşük gösterilmesine yönelik bir yaklaşım olarak çıkıyor karşımıza. 1980’lerde kamu harcamalarının hızla artması sonucu bazı kalemlerin bütçe dışı fonlara devredilmesi yoluyla harcama artışlarının kamuoyunun dikkatinden uzaklaştırılması yoluna gidilmişti. Bugün de benzeri uygulamalar Varlık Fonu ve kamu bankaları eliyle yürütülüyor. Böylece kamu kesiminin gerçek harcama miktarı saklanmış oluyor.
Merkez Bankası da ilginç illüzyonlara başvuruyor. Enflasyon hedeflemesi yöntemi uygulayan Merkez Bankası hiçbir zaman tutturamamış olsa da her yıl yüzde 5’lik enflasyon hedefi koymaya devam ediyor. Aslında uyguladığı para politikasıyla enflasyonu etkileyebilecekmiş gibi bir illüzyon yaratıyor ve bunun anlaşılmaması için faizi indirmeye devam ediyor. Merkez Bankası, önceleri kuru denetleyebilmek için rezervlerden döviz satışı yaparak bir başka illüzyon daha yaratırdı, son dönemlerde bu görevi kamu bankalarına devretti.
Şimdilik ekonomideki illüzyonlar ikna edici görünüyor. Bakalım insanlar kutunun içindeki bölmeyi ne zaman fark edecek?