Mahfi Eğilmez – 15.12.2015
Değer Çelişkisi
Bir başka adı elmas – su çelişkisidir. Su, yaşam için vazgeçilmez bir nesne, elmas ise süs ve gösteriş dışında anlamı olmayan bir nesnedir. Buna karşın elmasın piyasa fiyatı suyunki ile ölçülemeyecek kadar yüksektir. Bu çelişkinin nedeni ekonomideki temel meselelerden birisine bolluk – kıtlık, arz – talep meselelerine götürür bizi. Bir şey bolsa (yani arzı talebinden fazlaysa) fiyatı düşer, bir şey kıtsa (yani arzı talepten düşükse) fiyatı yükselir. Su bol, elmas ise kıttır.
Özet: Fiyatı, bir malın ne kadar yararlı ve vazgeçilmez olduğu değil onun ne kadar az ya da çok bulunur durumda olduğu belirler.
Easterlin Çelişkisi
Richard Easterlin’e: “göre yüksek gelir mutlulukla pozitif bir korelasyon içindedir ama uzun dönemde gelir artışı mutluluk artışına yol açmaz.” Bu durumu saptayan anket sonuçları bulunmaktadır. Bu çelişkiden çıkan sonuç, hükümetlerin GSYH büyümesini artırarak insanları mutlu etmeye çalışmaktan çok doğrudan insanların mutluluğunu artıracak konulara yönelmelerinin daha doğru olacağıdır.
Özet: Parasız olmaz belki ama tek başına parayla mutluluk olmaz
Giffen Çelişkisi
Talep yasasına göre bir malın fiyatıyla talep edilen miktar arasındaki ilişki ters yönlüdür. Bu kuralın istisnasını ilk kez İskoç iktisatçı – istatistikçi Sir Robert Giffen öne sürmüştür. Giffen, 19. yüzyılın ortalarında İrlanda’da ortaya çıkan patates kıtlığının patates fiyatlarını yükselttiğini, bunun patatese olan talebi düşürecek yerde artırdığını görmüş ve bu tersliğin nedenini araştırmıştır. İncelemesi sırasında İrlandalı işçilerin gelirlerinin çok düşük olması nedeniyle beslenmelerini ağırlıklı olarak patates ile karşıladıklarını, et gibi daha pahalı ve kaliteli yiyeceklere daha az bütçe ayırdıklarını gözlemlemiştir. Oluşan patates kıtlığı nedeniyle patates fiyatları artınca bu tüketicilerin patatese ödedikleri bedel de yükselmiştir. Giffen, patates fiyatlarındaki bu artış sonucunda işçilerin, et ve diğer pahalı yiyecekleri almaya paraları yetmez hale gelince paralarının tümünü patates talep etmeye ayırdıklarını görmüştür. Talep yasasına bir istisna oluşturan bu tür mallara Giffen malı, ortaya çıkan bu çelişkili duruma da Giffen Paradoksu (çelişkisi) deniyor. Konuyla ilgili ikinci istisna gözlemini iktisatçılar, Robert T. Jensen ve Nolan H. Miller, Çin’in Hunan ve Gansu eyaletlerinde yapmışlardır. Jensen ve Miller, Hunan eyaletinde insanların temel gıdası olan pirinç ve Gansu eyaletinde buğday talebi üzerine yaptıkları araştırmalarla Giffen paradoksunu çok daha yakın bir zamanda (2007) yeniden test etmişler ve benzer sonuçlara ulaşmışlardır. Ulaştıkları sonuca göre; pirinç, buğdaya göre Giffen malı olmaya daha yakın konumda bulunmaktadır.
Özet: Her kuralın bir istisnası vardır.
İkarus Çelişkisi
Kral Minos tarafından bir labirente hapsedilen Daedalus buradan uçarak kaçabilmek için kendisi ve oğlu İkarus’a balmumu ve kuştüyü karışımından kanatlar yapar. Kendisi kanatları takıp uçarak kaçmadan önce oğlu İkarus’a gökyüzüne fazla yükselmemesi ve güneşe yaklaşmamasını öğütler. İkarus, babasının ardından kanatlarını takarak uçmaya başlar ve labirentten çıkar. Ne var ki uzun süre hapis kalan İkarus uçmanın ve gökyüzünde yükselmenin tadına doyamaz. Babasının öğütlerini unutarak güneşe doğru yükselir. Güneşin gücü kanatlarındaki balmumunu eritince de denize düşer ve boğulur.
Danny Miller 1990 tarihi İcarus Paradox adlı kitabında bu efsaneyi iş dünyasına uyarlar. Miller’a göre çoğu şirket, belirli bir başarıya ulaştıktan sonra bu başarı verdiği aşırı güvenle şirket yapısının karmaşıklıklaşması, maliyetlerin artması, rakiplerin stratejilerini küçük görme gibi yollara kolayca girerler. Bu tür yollara girdiklerinde de genellikle denetimi elden kaçırırlar ve sonuçta çöküşe kadar giderler.
Özet: Aşırı güven, dikkatsizliğin öncüsüdür.
Tasarruf Çelişkisi
Toplumda bir kişinin ya da birkaç kişinin tasarruf etmeye başlaması kendileri için iyi bir şeydir. Ayrıca bu tasarruflar yatırımlar için de kaynak oluşturacağı için yararlıdır. Ama bütün toplum tasarruf ederse unun sonucu yararlı olmaz. Toplumda herkesin aynı zamanda tasarrufa başlaması, toplam talebin ve dolayısıyla toplam gelirin düşmesine yol açar. Toplam gelir düşünce de tasarruflar düşmeye başlar. John Maynard Keynes tarafından geliştirilen bu yaklaşım Keynesyen ekonominin temellerinden birisini oluşturur.
Özet: Tasarruf, tüketimi düşürecek biçimde geliştiğinde yarardan çok zarar getirir.
Triffin Çelişkisi
Belçikalı iktisatçı Robert Triffin, 1960 yılında Bretton Woods sisteminin sonunda gelip bir açmaza dayanacağını ileri sürdü. O yıllarda ABD Dolarının karşılığında altın vardı. Bretton Woods sistemi, basılan her 35 Dolar karşılığında ABD Hazine kasalarına 1 Ons altın konulmasını öngörüyordu. Doların, altın karşılığı basılmaya devam etmesi, altın karşılığı basılmayan diğer paralar karşısında tercih edilme üstünlüğü sağlıyor ve Dolar rezerv para konumuna giriyordu. Rezerv para konumunda olduğu için Dolara, ABD içinden olduğu kadar dış dünyadan da talep vardı. Triffin’e göre cari açık veren ABD, bu açığı kapatmak için Dolar basıp dünyaya dağıtmaya devam ettikçe insanlar, ABD hazine kasalarındaki altının bu kadar Doların karşılığını vermeye yetmeyeceğini düşünecek ve Dolara güven azalacaktı. Cari açığı kapatmak üzere Dolar basmakla Dolara güven sağlamak arasında oluşan çelişki Triffin Çelişkisi (Paradoksu) adıyla anılır oldu.
Özet: Her şeyin bir maliyeti vardır.