Türkiye, hızlı bir faiz indirimi sarmalına girdi. İlk sonuçlar başarılı göründüğü için pek çok kişi faizleri hızlı düşürmenin yanlış olabileceğini savunan iktisatçıları suçlamaya koyuldu.
Faiz bir ekonomide ne kadar önemlidir ve eğer düşürülürse yatırımlara ayrılacak tasarruflar artar mı? Önce bu soruyu yanıtlayalım. Bu sorunun yanıtını verebilmek için üretim faaliyetinde yer alan faktörlere ve onların üretimden aldığı paylara bakmak gerekir.
Bir ekonomide üretim yapılabilmesi için dört üretim faktörünün bir araya gelmesi gerekir: Emek, sermaye, doğal kaynaklar, girişimcilik (müteşebbislik.) Girişimci, emek, sermaye ve doğal kaynakları bir araya getirip organize ederek üretimi gerçekleştiren kişidir. Bu üretim faktörlerinin üretime yaptıkları katkı karşılığında aldıkları paylar da şöyledir:
Üretim Faktörü | Üretimden Aldığı Pay |
Emek | Ücret |
Sermaye | Faiz |
Doğal Kaynaklar | Rant |
Girişimcilik | Kâr |
Herhangi bir mal veya hizmetin üretimi amacıyla yatırım yapacak olan kişi ister kredi alarak isterse kendi parasını sermaye olarak koysun faiz hesabını yapmak zorundadır. Çünkü kendi parasını sermaye olarak koyduğunda o parayı bankaya koyarak veya tahvil alarak elde edeceği faizden vazgeçmiş olur (alternatif maliyet.)
Diğer bütün üretim faktörleri üretimden enflasyonla ortaya çıkacak kaybı da karşılayacak kadar pay alırken sermaye sahibinin enflasyonun altında bir pay alması beklenemez. Buna göre bütün bu faktör gelirlerinin üretime ortak olmaya devam etmeleri enflasyon karşısında bir miktar fazla gelir elde etmelerine bağlıdır. Girişimci de bu organizasyonu yapıp üretim yapması sonucu enflasyondan daha yüksek bir kâr elde etmeyi amaçlar. Aksi taktirde bu yatırıma girişmez.
Sermayenin karşılığında faiz yerine başka bir adla ödeme yapılması işin yapısını değiştirmez. Sonuçta o ödeme, adına ister faiz densin ister kâr payı densin, sermayenin karşılığı olarak ödenir.
Şimdi gelelim Türkiye’de sermayenin getirisi olan faizin enflasyon karşısındaki durumuna. Bugünkü duruma göre Türkiye’de bankalar 1 yıl vadeli TL mevduata ortalama yüzde 9 ve 1 yıl vadeli Dolar mevduatına yüzde 1 nominal faiz veriyor. Bir yıl vadeli TL mevduatında faiz getirisi için stopaj oranı yüzde 12, 1 yıl vadeli Dolar mevduatında faiz getirisi için stopaj oranı yüzde 20’dir.
Önce net nominal faizi hesaplayalım. Bunu yapmak için nominal faizden kesilecek gelir vergisini düşmemiz gerekiyor.
TL için Net Nominal Faiz = 0,09 – (0,09 x ,012) = 0,0792 (= %7,92)
Dolar için Net Nominal Faiz = 0,01 – (0,01 x 0,20) = 0,008 = (%0,80)
TL Mevduatının Reel Faizi = ((1 + Net Nominal Faiz) / (1 + 12 Ay Sonra Beklenen Enflasyon)) – 1 = ((1,0792) / (1,10)) – 1 = eksi 0,0189. Demek ki TL mevduatın reel faizi % eksi 1,89’dur. Bir başka deyişle reel faiz negatif olarak bulunuyor.
Dolar Mevduatının Reel Faizi = ((1 + Net Nominal Dolar Mevduat Faizi) / (1 + ABD’de 12 ay Sonra Beklenen Enflasyon)) – 1 = ((1,008) / (1,02)) – 1 = – 0,01176. Demek ki Dolar mevduatının reel faizi de yüzde eksi 1,176, yani negatif reel faiz olarak çıkıyor.
Hesaplamalarımız bize gerek TL mevduatta gerekse Dolar mevduatında negatif reel faiz dönemine girdiğimizi gösteriyor.
Bu dönem için kritik durum enflasyonun beklenen enflasyon oranının altına düşüp düşmeyeceği ve daha da önemlisi tasarruf sahiplerinin buna inanıp inanmayacağıdır. Eğer enflasyon beklenenin altına inmezse ya da tasarruf sahipleri bu gelişmenin olacağına inanmazsa bu faizlerle bankalara TL mevduatı çekmek pek mümkün olamayacaktır. Ne var ki eskiden olduğu gibi böyle bir durumun ortaya çıkması halinde tasarruf sahipleri için dövize dönüş eskisi kadar çekici bulunmamaktadır. Çünkü Dolardaki reel faiz de negatiftir. Bu durumda tasarruf sahipleri için alternatifler şöyle ortaya çıkıyor: (1) Hisse senedi almak, (2) Fon satın almak, (3) Altın almak, (4) Gayrimenkul satın almak, (5) Tüketimi artırmak. Reel faizde negatif görünüm henüz oldukça yeni olmasına karşılık bu dört alana kayma başlamış görünüyor. ABD ile İran arasında yaşanan ve giderek ciddileşen kriz, Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi gibi yeni jeopolitik gelişmeler riskleri yükselttiği için altına olan ilgiyi de artırıyor. O nedenle altının uluslararası fiyatı bir ay içinde 1.60 Dolar/Ons’tan 1.590 Dolar/Ons’a kadar yükseldi. Bizdeki yükseliş (TL’nin değer kaybı da işin içinde olduğu için) daha da sert oldu. Altının Türkiye’deki fiyatı son bir ayda 273 TL/Gram’dam 305 TL/Gram’a kadar yükseldi.
Faiz düşüşünden asıl beklenti yatırımlar için kullanılacak fonların maliyetinin düşmesi ve dolayısıyla yatırımların artması olarak açıklanıyor. Oysa görülen o ki tasarrufların kayacağı 5 alan yatırımlara kaynak oluşturmak konusunda mevduata göre daha az katkısı olacak kalemler. Çevremizde artan gerilimin yükselttiği risk algısına ek olarak reel faizin negatif olması büyük olasılıkla dış kaynak girişlerini de düşürecek bir gelişme olarak karşımıza çıkacak.
Ekonomi bilimi, doğa bilimlerine göre daha kolay deney yapılabilecek bir alandır. Ekonomide deney yapmak için bir laboratuvara, bazı maddelere, birtakım kaplara, ısıya gerek yoktur. Gerekli tek şey bu deneyleri yapabilecek siyasal güce sahip olmaktır. Böyle bir güce sahip bir kadro, eğer girişeceği deneyleri sorgulayacak bir kamuoyu da yoksa, istediği deneyleri yapabilir. Doğa bilimlerinde yapılan deney başarısızsa, sonuç hemen ortaya çıkar. Buna karşılık ekonomide ilk anlarda başarılıymış gibi görünen deneylerin sonuçları asıl olarak orta vadede görülür. Ortaya çıktığında da maliyeti laboratuvar ve içindekilerle sınırlı kalmaz. O nedenle ekonomide deneylere girişmeden önce geçmişte aynı konuda yapılmış deneyler olup olmadığına, eğer varsa nasıl sonuç verdiğine bakmakta yarar vardır.