Kadın işgücüne yönelik yapılan bilimsel araştırmalardan anlaşılacağı üzere, kadının işgücüne teşvik edilmesi, ekonomik büyüme ve kalkınma ile yakından ilişkilidir.
Yakın dünya tarihi incelendiğinde savaşlar ve ekonomik krizler iç içe geçmiş bir döngü içerisinde birbirini besliyor. Diğer taraftan günümüz ekonomik koşullarına bakıldığında ise teknolojik dönüşümün bozguna uğrattığı bir ekonomiyle iç içe geçmiş küresel ısınma ve jeopolitik tansiyon gibi insanlığın felaketini hazırlayacak türden bir yapısal değişimi de gözlemleriz.
Kadın ise tüm bu tarihsel süreç boyunca sürdürdüğü eşitlik mücadelesinden bir takım kazanımlar elde etmiş olsa da hiçbir zaman sosyal normların dayattığı önyargılardan azade olamamıştır.
Daha konvansiyonel haliyle kadın hakları kavramının günümüzde pozitif ayrımcılık terimine dönüşmüş olduğunu hesaba katacak olursam da henüz kat edilecek çok fazla yol olduğu anlaşılacaktır. Kadınların toplumun diğer kişileriyle eşit haklara sahip olmasının ana unsuru aileden başlayarak, eğitim ve iş/sosyal hayata uyumlanmasından geçmekte.
Günümüz dünyasının zorlu dinamiğinde ise tüm bu kavramları çevreleyen bir ekonomik özgürlük meselesi var. Öyleyse kadınların ailede annenin eğitim ve sosyokültürel donanımından başlamak üzere tüm bir yaşamı boyunca ihtiyaç duyacağı en temel özgürlük, ekonomik alanda başlamaktadır şeklinde bir çıkarım yapılabilir ki; işte burada karşımıza kadın istihdamı çıkmaktadır.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!