Ekonomide Analitik Düşünme Dersleri 3

Mahfi Eğilmez – 05.08.2015

Teorik örnek: Büyümenin analiz edilmesi

Diyelim ki ekonomide büyümenin durumunu araştıracağız. Büyüme burada sonuç ya da sentezdir. Analiz yaparken bu bütünü oluşturan parçaları ayrıştırmamız gerekir. Büyümeyi etkileyen birçok parça söz konusudur.

En basit denklemle başlayalım. Gayrısafi yurtiçi hasılanın (GSYH) harcamalar açısından yazılışı şu denklemle ifade ediliyor:

Y = C + I + G + (X – M) (Bu denklemde Y = GSYH, C = Tüketim, I = Yatırım, G = Kamu harcamaları, (X – M) de ihracat – ithalat farkını gösteriyor.)

Çoğu ekonomi öğrencisi bu denklemi bu aşamada bırakır ve metnin devamını okumaya devam eder. Çok az öğrenci daha bu aşamadayken bazı sorular sorup yanıt arar. Y’nin artması demek ekonominin büyümesi demektir. Bir ekonominin büyümesi için fiziksel üretimi artırması gerekir. Fiziksel üretimi artırmak için de ya yatırım yapılması ya da üretimde kullanılan kapasitenin daha yüksek oranda kullanılması Kapasite kullanımının kullanılabilecek son aşamada olduğunu yani daha fazla artırılmasının mümkün olmadığını varsayarsak üretimi artırmanın yolu yatırımdan geçecek demektir. O halde büyümenin yolu yukarıdaki denklem açısından I’nın artırılmasıyla sağlanacak demektir. Buraya kadar anlattıklarımızı yazalım:

Yatırım
Üretim artışı
Büyüme

Yatırım yapmak için ne gerekir? Yanıt: Kaynak gerekir. Kaynak nasıl bulunur? Yanıt: İç tasarruflar kullanılır. İç tasarruflar yetmezse ne olur? Dışarıdan tasarruf ithal edilir (borçlanma veya yatırım çekerek.) Şimdi bunu yazalım:

Tasarruf
Yatırım
Üretim artışı
Büyüme

Tasarruf nasıl yapılır? Gelir eşitliğini hatırlayalım: Y = C + S Yani gelir (Y) iki şekilde kullanılır: Tüketim (C) ve tasarruf (S.)

Tasarrufları artırmanın iki yolu vardır: (1) geliri (Y’yi) artırmak, (2) Gelirin kullanım biçimini değiştirmek ve tüketimi düşürüp tasarrufu artırmak. Bunun da yolu tasarruf yapmayı çekici hale getirmek ve insanları tüketim taleplerini ertelemeye yöneltmekten geçer. Bunu yapabilecek tek araç faizdir. Faizi artırırsak tüketim azalır, tasarruf artar. GSYH’yı şimdi de üretim cinsinden yazalım:

Y = Ap + Ip + Sp + o (Bu denklemde Y gelir, Ap tarımsal nihai üretim, Ip sanayi nihai üretimi, Sp hizmet kesimi nihai üretimi, o diğer kalemleri gösteriyor.)

Y’yi yani geliri artırabilmek için denklemin sağ tarafındaki nihai üretim değerlerini (reel yani fiziksel olarak) artırmak gerekiyor.

Bu durumda Kısır döngüye girmiş oluyoruz. Çünkü büyümeyi artırmadan yani denklemin sağ tarafındaki üretim miktarını artırmadan geliri (Y’yi) artırmak mümkün değil. Oysa yukarıda yazdığımız Y = C + S denklemindeki tasarrufu (S) artırabilmek için Y’yi artırmak gerekiyor. S’yi artıramazsak yatırımı, yatırımı artıramazsak üretimi, üretimi artıramazsak geliri artıramıyoruz. Bu durumda hayati önemdeki değişken tasarruflardır (S.) O halde S’yi artırmak gerekir. S’yi nasıl artırırız? S, gelirin ve faizin bir fonksiyonudur: S = f (Y, i)

Geliri, yukarıda açıkladığımız kısır döngü nedeniyle artıramıyorsak faizi artırmak suretiyle S’yi artırabilirmiyiz? Y = C + S olduğuna göre yani gelir tasarruf ve tüketim olarak kullanıldığına göre C’yi düşürerek S’yi artırabiliriz. Bunun da yolu faizden (i) geçiyor. Faizi artırırsak o zaman insanlar C’ye ayırdıkları kaynağın bir bölümünü S’ye ayırırlar. Böylece yatırımlar için kaynak bulmuş oluruz.

Güzel de Faiz tasarrufları etkilediği kadar yatırımları da etkiliyor. Yatırım fonksiyonunu yazalım: I = f (Y, i, K) (Bu denklemde K, sermaye miktarını gösteriyor.) Artırmayı hedeflediğimiz Y’yi bir yana bırakırsak tasarruf fonksiyonu [S = f(Y, i)] ve yatırım fonksiyonunda [I = f (Y, i , K)] ortak anahtar i’dir (faiz.) Ne var ki i, tasarruflar açısından artarsa olumlu, yatırımlar açısından ise azalırsa olumludur. Bir başka kısır döngüye giriyoruz. Bu durumda tek çözüm dışarıdan tasarruf ithali kalıyor.

İç Tasarruf + Dış Tasarruf
Yatırım
Üretim artışı
Büyüme

Dış tasarrufu nasıl ithal edebiliriz? Üç yolu var: Ya yabancı sermayeyi yurtiçinde doğrudan yatırım yapmak için çekeriz veya portföy yatırımı için davet ederiz (borsa yatırımı) ya da bize borç vermesini sağlarız. Yabancı kaynak kendi ülkesinde yatırım yapmak veya faiz kazanmak varken niçin bizim ülkemize gelsin? Ya da soruyu farklı soralım: Yabancı kaynakların, kendi ülkesine yatırım yapmak yerine bizim ülkemize gelmesi için ne yapmamız gerekir? Eğer bizdeki faiz, yabancı sermayenin kendi ülkesindeki veya bizim yerimize gidebileceğimiz alternatif ülkelerin faizinden yüksekse o zaman yabancı sermayeyi çekebiliriz. İyi de faiz yükselince yatırımcı, finansman maliyeti pahalandı diye yatırım yapmıyor. İç ve dış enflasyon farklıysa devreye reel faiz giriyor. Çünkü tasarruf sahibi nominal (görünür) faize değil reel faize (enflasyondan arındırılmış faize) bakıyor. Bizde enflasyon yüzde 8, nominal faiz yüzde 10, yabancı yatırımcının ülkesinde nominal faiz yüzde 2 enflasyon da yüzde 1,5 olsun (bu faizleri vergi sonrası net faiz olarak alıyoruz.) Bizim paramızla yabancı yatırımcının ülkesinin parası arasındaki kur 1 yıl boyunca değişmeden kalmış olduğunu varsayalım. Bu durumda yabancı yatırımcı 100 birim parasını kendi ülkesinde bankaya (veya tahvile) yatırsa yılsonunda yüzde 2 faiz alacak ama bunun reel (yani enflasyondan arındırılmış) getirisi kabaca 0,5 puan olacak. Oysa bu parayı buraya getirip aynı işlemi yapsa yüzde 10 faiz kazanacaktı. Onu, bizim ülkemizdeki enflasyon değil kendi ülkesindeki enflasyon ilgilendireceği için arındırmayı ona göre yapacak ve 8,5 puana yakın reel faiz elde etmiş olacaktı. O halde biz, yabancıya sağlanan bu imkanla faizi artırmadan yani yatırımcının maliyetini artırmadan tasarruf ithali yoluyla yatırımlar için kaynak bulabiliriz.

Ne var ki bunun da sınırları var. Her şeyden önce bizim ülkenin para birimi değer kaybederse bu yabancı yatırımcı için kayıp demektir. Kur riskini bu yatırımı yaparken dikkate alır. İkinci olarak kur riski dışında diğer riskler de vardır. Örneğin ülkedeki siyasal istikrarsızlık, ekonomik kriz ve paraların ödenememesi riski gibi riskler yabancı yatırımcıyı olumsuz etkiler.

Ekonomide her konu aşağı yukarı böyle uçsuz bucaksız tartışmalara neden olur. Ama bu analitik akıl yürütmeyi yapmazsak ekonomiyi anlama imkânımız da olmaz. Çelişkiler, labirentlere dönüşür. Bu tür labirentlerde birden fazla çıkış yolu vardır ama o yolları bulmak kolay değildir. Onun için ekonomide aynı konuda iki farklı görüşe dayalı iki farklı teori Nobel ödülü alabilir. Bu iki farklı teori labirentin birden fazla olan çıkış yollarından ikisini göstermiştir muhtemelen. Ekonominin zorluğu da buradadır, güzelliği de.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir