Mahfi Eğilmez – 04.08.2015
Bir suçun işleniş biçimini ve kim tarafından işlendiğini anlamak için olay yeri incelemesi yapmak şarttır. Bunu tam anlamıyla yapabilmek için kimse müdahale etmeden olay yerine gidip, ilgili alanda inceleme yapmak ve varsa kanıtları toplamak gerekir. Olay yeri incelemesi yapacak olan detektif ve/veya adli tabip çok dikkatli ve titiz davranmalıdır. Ayrıca kendisini ön yargılardan kurtarmış olmalı ve analitik bakış açısına sahip olmalıdır. Ne kadar çabalanırsa çabalansın hiç bir iz bırakmayacak şekilde bir mükemmellikle gerçekleştirilmiş suç eylemi yok denecek kadar azdır. Suçlu, mutlaka ardında bir takım izler bırakır. İnceleme mükemmel yapılmışsa bu izler bulunabilir. İz ya da kanıt bulunmaması hali; suç konusu eylemin mükemmel işlenmesinden çok, incelemeyi yapanların iz arama ve kanıt toplama konusunda beceriksizce ya da ön yargılı davranmaları nedeniyle söz konusu olur. Olay yeri incelemesi bittikten sonra detektif, ulaştığı verileri ve sonradan çıkacak olan laboratuar incelemesi sonuçlarını ele alarak ve suç konusu eylemin önünü, arkasını inceleyerek, akıl yürüterek sonuca varmaya çalışır. Bunu yaparken neden – sonuç ilişkilerini, olayların ve kişilerin birbiriyle bağıntısını mutlaka analitik bir yapı içinde değerlendirmek zorundadır.
Olay yeri incelemesini en iyi yapanlar için örnek Sir Arthur Conan Doyle’un yarattığı detektif Sherlock Holmes’tir. Holmes, olay yerine gittiğinde kendinden önce oraya gelen polislerin veya olay yeri inceleme elemanlarının görmediği, dikkat etmediği veya önem vermediği ipuçlarını, kanıtları görür, dikkatle inceler ve bunları birbirine bağlayarak sonuca gider. Holmes’in öykülerini okuyanlar detektifin genellikle tümdengelim yöntemini izleyerek analitik çözümlemelere ulaştığını bilirler. Sherlock Holmes’in analitik düşünme yöntemlerini anlayabilmek için Maria Konnikova’nın yazdığı Mastermind – Sherlock Holmes Gibi Düşünmek ve Ransom Riggs’in yazdığı Sherlock Holmes El Kitabı’nı okumanızı tavsiye ederim. Bu kitaplarda Holmes’in düşünce tarzı ve analiz biçimi irdeleniyor. Bu iki kitabı okuduktan sonra Sherlock Holmes’in öykülerini, örneğin Dörtlerim İmzası’nı, bir kez daha okuyun. Bunların analitik düşünmeyi sıkıcı olmayan bir yoldan geliştirmek için yararlı olacağını düşünüyorum.
Bir ekonomik olayın nedenlerini anlamak için de aslında olay yeri incelemesine benzer bir inceleme yapmak gerekir. Ne var ki ondan farklı olarak olay yerine gitmek yerine eldeki veri setleri kullanılır. Bir suçu analiz edebilmek için olay yerinde kanıt toplamak ve ilişkileri ona göre bağlamak gerekirken bir ekonomik olayı incelerken konuyla ilgili olarak eldeki veri setine ve o veri setini oluşturan olayların birbiriyle ilişkilerine bakmak gerekir. Ekonomik olayın nedenini büyük ölçüde anlayabilmek için nerede olunursa olunsun sağlıklı verilere ulaşmak şarttır. Verileri incelerken iki önemli şeyin daha gerekliliği söz konusudur: (1) Bu verileri doğuran, biçimlendiren ve yönlendiren olayların dökümü, (2) Verileri inceleyecek olan iktisatçının her türlü ön yargıdan uzak kalmaya çalışması. Bu ikinci gerek adeta bir ön koşuldur. Çünkü aksi takdirde iktisatçı olayın içyüzünü anlayamaz. Takıldığı ön yargılar onun olayın gerçek nedenini bulmasına engel olabilir. Hatta bazen bazı veriler, ön yargıyla konuya yaklaşanları destekler ve yanlış yola girmesine neden olur. Bu çerçevede eğer varsa başka kaynaklardaki verilere de bakmak gerekir. “Filanca veri doğrudur” ön kabulü ile yola çıkan bir analist yanlış sonuçlara varabilir. Önce o verinin doğru olup olmadığını başka kaynaklarla test etmelidir.
Verilere bakarak sonuç çıkarmak mümkün olsa bile işin derinliğini anlayabilmek için ekonomik olayın yaşandığı toplumun yapısını, tarihini, sosyolojisini, siyasal ve kültürel eğilimlerini incelemek, eldeki verileri doğru analiz ederek daha doğru sonuçlara varmayı kolaylaştırabilir. Örneğin piyasaya bol para sürüldüğü halde harcamaların artmadığı Japonya’daki sonuca bakarak buradan ‘para arzı artırılırsa harcama artmaz’ gibi genel bir teori çıkarmak mümkün değildir. Aynı işlemi Türkiye’de yaptığınızda harcamaların arttığını ve çıkardığınız bu sonucun her yerde geçerli olmadığını görebilirsiniz. Bu anlamda ekonomik olayları analiz etmek, birinden ötekine benzerlik çıkarmak başka alanlara göre daha zor olabilir.
Olay yeri incelemesi yapan detektif ve adli tabip suç konusu eylemi yapanla ilgilenir. Sistemle ilgilenmek onun işi değildir. O konu sonraki aşamada Savcı ve Hakimin ilgilenmesi gereken konudur. Ekonomik olayın nedenlerini araştıran iktisatçı ise kişilerin yanı sıra sistemle de ilgilenmek zorundadır. Çünkü ekonomik olay kişilerin yarattığı kararlarla ve uygulamalarla gelişmiş gibi görünse de genellikle bir sistem sorunu olarak ortaya çıkar. Örneğin TCMB yasasına bakan ve orada kurumun bağımsızlığı maddesini okuyan bir iktisatçı bu uygulama eksikliğinden dolayı TCMB yetkililerinin sorumlu olduğu sonucuna varabilir. Ama konuyu derinliğini araştıran bir iktisatçı bu maddenin uygulamada siyasal iktidar tarafından adeta bir süs maddesi gibi görüldüğünü ve birçok başka konudaki yasa maddesinin de benzer biçimde süs olarak algılanıp, uygulanmadığını gözlemler ve konunun kişilerle değil sistemle ilgili olduğu sonucuna varır.
Ekonomik olayın nedenini bulmaya çalışan iktisatçı, olay yeri incelemesi yapan bir detektif ya da adli tabip gibi hiçbir veriyi ihmal etmeden incelemeli, defalarca elden geçirmelidir. Verilerle yetinmemeli, hiçbir ilişkiyi atlamamalıdır. Veriler arasında tutarsızlıklar varsa bunları giderene kadar yeniden sıralamalar yapmalı, tekrar tekrar korelasyonlar kurmalıdır. Olayın içindeki kişileri, kararları, olayın sonucuyla ilişkilendirecek biçimde ele almalı ve fakat sonuca bir sistem sorunu olarak bakmaya çalışmalıdır.