Mahfi Eğilmez – 21.01.2019
Ekonomi deyimi eski Yunanca’da hane halkı anlamına gelen oikos sözcüğü ile yönetim anlamına gelen nomos sözcüklerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş bir sözcük olsa da zamanla anlamı oldukça genişlemiştir. Ekonomi biliminin konusunun ve kapsamının ne olduğu sorusuna pek çok farklı yanıt verilmiştir şimdiye kadar. Bu soruya verilecek yanıt kişinin ekonomi bilimine hangi ideoloji açısından baktığının da yanıtıdır aslında.
Ekonomi biliminin en yaygın tanımı Alfred Marshall’ın neoklasik tüketim çıkışlı tanımından yola çıkan Lionel Robbins’in yaptığı tanımlamadır: Ekonomi bilimi; kıt kaynakların alternatif kullanım olanaklarını inceleyen bir bilimdir.
Bu tanım ekonomi bilimini tüketim ya da harcamalar açısından ele alan bir tanımdır. Oysa ekonomi bilimi yalnızca tüketimle (ya da daha geniş çerçevede harcamalarla) değil aynı zamanda üretimle ve o üretimin tüketimle köprüsünü kuran paylaşım (bölüşüm) sorunlarıyla da ilgilidir.
Tüketim açısından bakacak olursak ekonomi bilimi Lionel Robbins’in tanımına uygun bir işlev üstlenir: Çok sayıdaki isteğin eldeki sınırlı imkânlarla karşılanması çabası. İnsan, elindeki sınırlı imkânlarla çok sayıdaki istekleri arasında seçim yaparken bazı isteklerini karşılamaktan vazgeçmek zorundadır. Her seçilen isteğin maliyeti aslında vazgeçilen öteki istektir. Örneğin kısıtlı parasıyla sandviçle yetinip sinemaya gitmeyi tercih eden kişi iyi bir yemek yemekten vazgeçtiği için sandviç ve sinemaya gitmenin alternatif maliyeti iyi bir yemek olmaktadır.
Üretim açısından bakarsak ekonomi bilimi kimin üretim yapacağı, kim için üretim yapılacağı, ne kadar üretileceği, üretimin kaça mal edileceği ve kaça satılacağı konularıyla ilgilenir.
Paylaşım veya bölüşüm açısından bakacak olursak bu kez ekonominin ilgi alanı üretimden kimin ne kadar pay alacağı konusuna odaklanır. Üretim faaliyetinde yer alan emekçi, sermaye sahibi, toprak (ya da doğal kaynakların) sahibi ve girişimcinin üretimden ne kadar pay alacağı ekonominin temel uğraşı alanı haline gelir.
Buraya kadar açıkladığımız konuları bir şemada gösterelim:
Kapitalist sistem, tüketim üzerine odaklanmış bir sistem olduğu için ekonomi bilimini de hep tüketimle ilgili bir çerçevede ele alıp tanımı ona göre yapmaktadır. İsteklerin sonsuzluğu bir yana çok sayıda olup olmadığı bile bugün tartışmalı hale gelmiştir. Kapitalizmin yarattığı tüketimin en üstün değer olduğu algısı aslında ihtiyaç olmayan birçok şeyi istenir hale getirmiştir. Bunların gerçekten ihtiyaç olup olmadığı bir yana ekonomi en az tüketim ya da harcamalar kadar önemli olan üretim ve paylaşım ilişkilerini de çerçevesi içine alan bir tanıma ihtiyaç duymaktadır. Tüketim, ekonomik faaliyetin itici gücü olsa da insanın üretime geçmesinden sonra üretim ilişkileri ve sanayi devriminden sonra da paylaşım meselesi tüketim kadar önem kazanmış, öne çıkmıştır.
Bu çerçevede ekonomi bilimini şöyle tanımlamak sanırım en doğru yaklaşım olur: Ekonomi bilimi, istekleri karşılamaya yönelik mal ve hizmetlerin üretimi, bu üretimin katkıda bulunanlar arasında paylaşılması ve eldeki sınırlı imkânlarla çeşitli istekler arasından tercih edilenlerin karşılanması çabalarını inceleyen ve bu ilişkilerin doğru kurulabilmesi için çözümler öneren bilim dalıdır.