Mahfi Eğilmez – 13.03.2016
‘Düşünüyorum o halde varım’ Fransız filozofu Rene Descartes’in (1596 – 1650) Metod Üzerine Söylev (1637) adlı kitabında yer alan sözüdür. Bu kitap ve özellikle de bu söz rasyonalizmin temel taşı olarak kabul edilir.
Descartes’den yaklaşık üç yüzyıl sonra bir başka Fransız filozofu Albert Camus (1913 – 1960) Başkaldıran İnsan (1951) adlı kitabında bu sözü ‘Başkaldırıyorum o halde varım’ biçimine dönüştürmüştür.
Camus, “kimdir başkaldıran insan?” diye sorar ve bu soruyu “hayır diyebilen kişi” diye yanıtlar.
Başkaldırmak, düşünmekten sonraki aşamadır. Yani insan önce düşünecek sonra başkaldıracaktır. Bir insanın düşünmeden başkaldırabilmesi söz konusu değildir. Öyleyse başkaldırı, düşünmekten daha ileri bir aşamayı temsil eder.
Düşünme yeteneği elinden alınan insan başkaldıramaz.
İnsanların düşünme yeteneğinin ellerinden alınması, onların yanlış yöne yönlendirilmesiyle, bu da büyük ölçüde yanlış eğitimle olur.
Albert Camus, diktatörlüğün her türüne karşıydı. Bu karşı çıkış yalnızca sözde değil eylemde de vardı. Faşizme karşı savaşan yer altı örgütlerinde çalıştı. O zamanlar Fransız sosyalistleriyle birlikteydi. Zaman içinde Stalin’in uygulamalarına da başkaldırdı. Bunun da faşizmden farklı olmadığını savundu ve ‘Başkaldıran İnsan’ kitabını o sıralarda yazdı. Sartre ile yollarının ayrılması da o sıralarda oldu. Çünkü Sartre her şeye karşın Rusya’daki sosyalizmi savunmaya devam ediyordu.
Uzun evrim döneminin sonunda hominidler grubundan birlikte gelen insan ile maymunun yolları ayrıldığında insanı farklı kılan şey düşünmeyi başkaldırmaya kadar ilerletebilmiş olmasıdır. İnsan, mantığına aykırı gelen şeylere başkaldırma ayrıcalığına ulaşmış olmasına karşın bazen düşünme yeteneği sekteye uğrayabiliyor ve başkaldırma ayrıcalığını yitirebiliyor. Üstelik çoğu kez, bunun kültür düzeyiyle de ilgisi bulunmuyor. Aksi olsa Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franko, Rusya’da Stalin iktidara gelebilir miydi? Neyse ki insanın bu tür bir düşünce bulanıklığı uzun sürmüyor. Bir gün, düşünce bulanıklığından sıyrılıp yeniden başkaldırıya kadar ilerlemeyi başarabiliyor.
İnsanı güçlü kılan şey gerektiğinde düşünmek ile başkaldırmak arasındaki köprüyü geçebilmesidir. Kendisine zorla kabul ettirilenlere başkaldırıp bu köprüden geçenler özgürlük havasını koklarken düşünce bulanıklığından çıkamayıp biat kültürüne esir düşenler her şeye baş eğmeye devam ederler.