IMF’nin yılda iki kez (biri Nisan biri de Ekim aylarında) yayınladığı Dünyanın Ekonomik Görünümü (World Economic Outlook) Raporu geçen gün yayınlandı. Bu rapor, dünya ekonomisi ve ülkelerin ekonomik durumu hakkında en geniş ve kapsamlı tahminleri içeren rapordur.
Aşağıdaki tablo bu raporda yer alan ve dünyanın 2022 yılsonu itibarıyla ne durumda olduğunu özetle gösteren tablodur:
2022 yılsonu itibarıyla dünyanın toplam GSYH’si cari fiyatlarla 100,2, satın alma gücü paritesine (SAGP) göre de 163,5 trilyon dolardır.
Buna göre 196 ülke içinde 41 ülke gelişmiş ülke statüsünde bulunmaktadır. Bunların toplam dünya GSYH’sinden (SAGP) aldıkları pay (ya da yaptıkları katkı) yüzde 41,7’dir (68,3 trilyon dolar.) Gelişmekte olan ülke sayısı 155’tir ve bunların toplam dünya GSYH’sinden aldıkları pay (ya da yaptıkları katkı) yüzde 58,3’tür (95,3 trilyon dolar.)
Bu ülkeler arasından seçtiğimiz 3 gelişmiş ekonomi (ABD, Euro Bölgesi ve Japonya) ile beş gelişmekte olan ülkenin (Çin, Endonezya, Rusya ve Türkiye) dört önemli gösterge açısından 2023 yılı tahminleri aşağıdaki tabloda paylaşılmaktadır:
2023 yılında dünya ticaretinde ciddi bir daralma bekleniyor (zaten içinde bulunduğumuz dönemde Baltık Kuru Yük Endeksi gibi göstergeler de bu durumu sergiliyor.) örneğin 2021 yılında dünya ticaretindeki artış yüzde 10,6, 2022 yılında 5,1 olmuşken 2023 yılı beklentisi yüzde 2,4’tür.
Dünya büyümesi 2021 yılında yüzde 6,3, 2022 yılında yüzde 3,4 olmuşken 2023 yılı büyüme beklentisi yüzde 2,8’dir. Enflasyonda düşüş olması bekleniyor (2022’de yüzde 7,3 iken 2023 beklentisi yüzde 4,7.)
Dünya ticaretinde gerileme ve büyüme oranlarında düşüş beklenmesine karşılık işsizlik oranlarında da düşüş olması 2023 yılının ekonomi açısından belki de en olumlu yanı olacak. Bu olumlu görünüme enflasyonun da faiz artışları yoluyla denetime alınmaya başlanmış olmasının eşlik etmesi ilerisi için umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’ye gelince, benim tahminlerim içinde yalnızca işsizlik tahminim IMF’nin yüzde 11’lik tahminiyle bire bir örtüşüyor. Buna karşılık ben Türkiye’nin 3 – 3,5 arasında bir büyüme yakalayacağını tahmin ediyorum. Depremin ilk çeyrekte büyümeyi olumsuz etkilemesine karşılık ilerleyen dönemlerde inşaat faaliyetleri nedeniyle büyümeyi yukarıya taşımasını bekliyorum. Buna karşılık enflasyon ve cari açıkta benim tahminlerim IMF’ye göre biraz daha olumsuz. Özellikle seçim harcamaları ve vaatlerinin enflasyonu daha yukarı taşıyacağını ve yılın yüzde 50 – 55 gibi bir enflasyon oranıyla tamamlanacağını, cari dengenin de yüzde 5,5 – 6 arasında bir açıkla kapanacağını tahmin ediyorum.