Yeni bir yıla girerken, küresel eko politikte son beş yıldır devam eden dönüşümün ivmelenerek, yeni bir ekonomi modeli arayışına doğru temellendiğini görmekteyiz.
Bu çıkarsamama en özgün örnek; başlangıçta iki büyük ekonomide ticari hesaplaşma gibi görülen korumacı yaklaşımın kartopu misali büyüyerek, küresel ticaret olgusunu tümden zedelemesi ve kendi içinde yeni bir ekonomi anlayışı dayatmasıdır.
Trump’ın ilk döneminde temeli atılan ancak ardından büyük bir resesyona denk geldiği için askıya alınan Çin teknoloji rekabetinin Biden hükümeti zamanında “ulusal güvenlik tehditi” mottosuyla Avrupa’ya da angaje edilerek, DTÖ’nün normlarını çiğnemek pahasına legalize edilmesi ve ardından ikinci bir Trump dönemiyle artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı beklentisinin hakim olması…
Bu esnada görülen jeopolitik kırılmalara hiç girmek istemem ancak sadece Rusya Ukrayna Savaşı’nın Avrupa ve Almanya özelinde yarattığı ekonomik tahribatı belirtmezsem de çok eksik kalmış olacaktır.
Tüm bu faktörlere sadece ticaret açısından bakıldığında ülkeler için artık sınırların ortadan kalkarak, “sözde” zenginleşme şöyle dursun, yeni bir merkantilizm çağına hazırlanmak hayati hale gelmiştir.
Ancak bu yeni merkantilizm çağının klasik manadakinden öte; tek ve en stratejik emtiası teknolojidir!
Ülkemizde son yıllarda savunma teknolojilerinde yapılan atılım, bir siyasi gereklilik olarak ortaya çıkmış ve yaklaşık yirmi yılda savunma sanayiinin ihracat hacmi 22 kat artarak, sektördeki yerlilik oranı yüzde 80’e yükselmiştir.
Bir diğer teknoloji yoğun sektör de EV olup, burada da TOGG yerli markası geliştirilerek pazara sunulmuş ve bu alanda dünyada açık ara önde olan Çin’den de doğrudan yatırımlar alınmaya başlamıştır.
Diğer taraftan otomotiv sektörüne bir bütün olarak bakılacak olursa da devasa boyutta bir Çin EV dönüşümü ve büyük ölçüde buna bağlı bir dış talep daralmasının kıskacında olduğu görülmektedir.
Hikayenin temeli ABD ve Avrupa pazarının toplamına yakın bir Çin iç talebinin hem daralması hem de giderek elektrikli araçlara dönüşmesiyle oluşan fazla üretimin dünyayı ucuz arabalara boğmasına dayanır ki sektör ister istemez bu rekabetle görece verimsiz üretimiyle başa çıkamayacaktır.
Bu durum sadece ülkemizi değil, küresel otomotiv üretiminin tamamını etkilemektedir ve küresel otomotiv üretimindeki yavaşlama ve yerli sanayicinin rekabet gücünün aşınmasına paralel 2025’te tedarik sanayi ihracatında yüzde 10 daralma öngörülmektedir. Artan maliyetler ve düşen iş hacmi nedeniyle tedarikçiler, yeni yatırımları askıya alırken bazıları ise tesislerini kapatmaya başlamış durumdadır.
Dolayısıyla iki seçenek var gibi gözüküyor: Ya tesis kapatmak ya da demode, verimsiz üretim modelini dönüştürerek, sürdürülebilir yaşama katkı sağlamak. Vazgeçmeyenler için:
Sektörün dönüşümüne; bilgi paylaşımı ve paydaş etkileşimi sağlayan fuarlar önemli katkı sağlayabilir
Bu fuarlardan öncü rolünü üstlenen “Go Green Türkiye” – İkinci Elektrikli Araçlar, Şarj Teknolojileri, Ekipman ve Donanımları Fuarı 08-10 Mayıs 2025’te Bursa’da tüm sektör paydaşlarını bir araya getiriyor.
No On Fuarcılığın eşanlı olarak düzenlediği iki (Go Green ve Go Energy) etkinlikten biri olan Go Green Türkiye Fuarı’nın tanıtımında; bilgi paylaşımını ve teknoloji deneyimini zenginleştiren bir dizi etkinliğin de yer aldığı görülmekte olup, bu bakımdan kilit bir rol üstlendiğini ifade edebilirim. Zira günümüzde sadece paydaşların bir araya getirilmesi değil, aynı zamanda tecrübe ve bilgi paylaşımı da yeni iş birliklerin oluşturulmasında dinamik bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer taraftan dönüşümle ilgili fuarların en sevdiğim tarafı verimlilik açısından ciddi bir farkındalık oluşturarak, sürdürülebilir üretim ve yaşam döngüsüne katkıda bulunuyor olmasıdır ve bu tür organizasyonlarda sektör paydaşları kadar bilim insanları ve basına da önemli görevler düşmektedir.
Bu açıdan değerlendirdiğimde ise fuarın öne çıkan temalarından biri de sürdürülebilir ulaşım ve çevre dostu teknolojiler üzerine odaklanan konferanslar olarak karşımıza çıkıyor ki hem paydaşların hem de dönüşüme liderlik eden kurumların/profesyonellerin mutlaka katılmaları gereken bir etkinlik olduğu söylenebilir.
Nazlı Sarp