Mahfi Eğilmez – 20.03.2014
Bir paranın rezerv para olması demek o paranın başka ülkeler tarafından rezerv olarak talep edilmesi demek. Bunun için o paranın uluslararası alış verişlerde kabul edilmesi gerekiyor. Tam anlamıyla bu konumda olan paralar ABD Doları ve Euro. Bunlar dışında kısmen rezerv para olarak kabul edilen bazı paralar daha var: Japon Yen’i, İngiliz Pound’u (Sterlin), İsviçre Frangı da bu ikinci grupta yer alıyor.
Bir ülke parasının rezerv para konumuna gelebilmesi için bazı koşullar gerekiyor. Bunlardan birisi o ülkenin dünya ticaretindeki ağırlığı. Bir ülkenin dünya ticaretinde ağırlığı artmaya başladıkça kendi parasıyla işlem yapma olanağı da artmaya başlıyor. Bir başka koşul, o ülkenin parasının konvertibl olması. Yani ülke parasını elinde tutan yabancının o parayı o ülkenin bankalarında istediği yabancı paraya çevirebilme özgürlüğüne sahip olması gerekiyor. Bir başka ifadeyle parasını rezerv para haline getirmek isteyen ülkenin sermaye hareketlerini serbest bırakması bekleniyor. Aksi takdirde o ülke parasını elde eden bir yabancının parayı o ülke dışında harcama olanağı bulunmaz. Koşullardan birisi de ülke parasının iç değerinin büyük değişimler göstermemesi yani enflasyonun yüksek olmaması. Çok yüksek bir enflasyon yaşayan bir ülkenin parasını kimse talep etmez, hiçbir merkez bankası o parayı rezerv olarak tutmak istemez. Çünkü satınalma gücü sürekli düşen bir para rezerv gücünü kaybettirir.
Aşağıdaki grafik, 4 rezerv paranın (Dolar, Euro, Pound Sterling ve Japon Yen’i) dünya merkez bankaları tahsis edilmiş rezervlerinde 2000 yılından bu yana sergilediği değişimi gösteriyor (Kaynak: IMF / COFER istatistikleri.)
Dünya merkez bankalarının rezervlerindeki paralar içinde Doların egemenliği grafikten açıkça görülebiliyor. 2000’lerde rezervlerin yüzde 70’i Dolar iken bu oran günümüzde yüzde 60’lara düşmüş olsa da egemenliği sürüyor. Euro, 2000’lerde başladığı alternatif rezerv para olma gidişini sürdürse de henüz Dolar’ın tahtını sarsacak noktaya gelememiş bulunuyor.
Dünyada en yüksek rezerve sahip olan Çin Merkez Bankası’nın döviz rezervleri toplamı yaklaşık 3,8 trilyon dolar. Son yıllarda döviz rezervlerinde Doların ağırlığını azaltacağını ifade etmesine karşın rezervlerinin yüzde 50’den fazlası Dolara dayanıyor.
Çin’in yavaş yavaş kur bandını genişletmeye başlaması ve sermaye hareketlerinde serbestleşmeye doğru geçiş planlarının içinde bulunması Yuan’ı da rezerv paralar içine sokma düşüncesinin ürünü. Bu düşünceyi yaşama geçirebilmek için yapılması gereken ilk şey paranın değerinin, yabancı paralar karşısında serbestçe belirlenmesine olanak sağlayan piyasanın çalışabilmesi. Çin’in geçtiğimiz günlerde Yuan’ın dalgalanma bandını iki katına çıkarması bu oldaki adımlardan birisi olarak kabul ediliyor. Çin toplam dünya ticaret hacmi (2012 sonu itibariyle mal ve hizmet ticareti 45 trilyon dolar) içinde AB ve ABD’nin ardından (4,2 trilyon dolarlık hacimle) üçüncü sırada yer alıyor. Dünya ticaretinde bu kadar önde yer almasına karşın Yuan’ın rezerv para konumuna gelememesi sermaye hareketlerinin serbest olmaması yani Yuan’ın konvertibl para olmamasıyla ilgili. Önümüzdeki yıllarda Çin sermaye hareketlerini serbest bırakma aşamasına gelirse Yuan’ı da rezerv paralar arasında görebiliriz.