Dolardaki Artışta Dolarizasyonun Ve Enflasyonun Rolü

Utku Altunöz – 07.05.2018

Değerli takipçiler. Son zamanlarda Türkiye ekonomisinin en çok konuştuğu ve üzerinde durduğu konuların başında dolar / TL’deki artış gelmektedir. Yine TL’nin gelişmekte olan ülke paraları arasında en fazla değer kaybeden para birimi olması, tartışmaları alevlendirmektedir.  Birçok yazımızda bu durumun farklı nedenlerini tartışmıştık. Gerek Afrin operasyonunun yarattığı endişeler,  gerek ülke risk algısının yükselmesi, Trump’ın söylemleri, kredi derecelendirmek kurumlarının yapmış olduğu not düşürümleri, sıcak para çıkışı sırasında dolara olan talep gibi nedenlerle  dolardaki artışın hızlanmaktadır.

Bununla birlikte;

Fazla dile getirilmeyen fakat doların artışında ciddi anlamda etkin rol oynayan bir durum da dolarizasyondur.

Bir ülkedeki yerleşiklerin değişim aracı, hesap birimi ve değer biriktirme aracı olarak kendi ulusal paraları yerine yabancı para kullanmaları olarak tanımlanan bu kavram, tam ve kısmi olarak iki şekilde ifade edilmektedir. Tam dolarizasyon, bir ülkenin ulusal parasını tamamen terk edip, yabancı para birimini resmi para birimi olarak kabul etmesidir.

Kısmi dolarizasyon, bir ülkede ekonomik birimlerin, yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamında ulusal paranın olası değer kaybından korunmak amacıyla, ulusal para cinsinden finansal varlıklar yerine yabancı para cinsinden finansal varlıkları seçmeye başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de şirketler TL yerine dövizle borçlanmayı tercih etti. Birçok şirket yurtdışından borçlandı. Çok şirket de yurtiçindeki bankalardan döviz kredisi ya da dövize endeksli kredi kullandı.

Borçlu firmalar dolar fiyatının daha fazla artması olasılığından korkarak, borçlarını ödemek için imkanları varsa dolar satın alıyor. Reel sektörün sadece dışarıya döviz borcu yok. Reel sektör içerideki bankalardan da Türk Lirası yerine döviz kredisi veya dövize endeksli kredi kullandı.

Enflasyon tarafına bakıldığında,

TÜFE’de (2003=100) 2018 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 1,87, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 4,69, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,85 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 11,06 artış gerçekleşti. Özellikle orta vadeli plandaki hedeflerin çok uzağında olması da moralleri bozdu.

Sonuç olarak;

Bir bütün olarak bakıldığında enflasyon ile dolardaki artışın birbirinden beslendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Genelde enflasyon tahminlerin çok üstünde gelmesi, piyasalardaki ilk etkisini döviz kuru üzerinde göstermektedir. Dövizdeki kalıcı artışlar ise gerek ithal malı fiyatlarını, gerekse ihracat için gerekli ara malı ve girdi fiyatlarını arttırmakta, maliyetleri yükseltmekte, hem TÜFE, hem de ÜFE de olumsuz etkisini göstermektedir. Bu durum Türkiye ekonomisi için sürekli kendini besleyen bir sarmal, bir kısır döngü şeklini almış olup   bundan kurtulmamızın pek kolay olmayacağı oldukça açıktır. Kişisel görüşüm dolar kuru 4,20 seviyesinin üzerinde tutunmaya devam ederse 4,50’ye kadar kademeli olarak yükselişi devam edebilir.

Doç. Dr. Utku Altunöz
E-mail: utkual@hotmail.com
https://twitter.com/utkualtunoz