Mahfi Eğilmez – 01.09.2015
Ocak – Ağustos döneminde TL, Dolar karşısında yüzde 27, Euro karşısında yüzde 16 değer kaybetti. Aynı dönemde Türkiye’nin ihracatı yüzde 8,9 azaldı. İhracatta bu tür uzunca süren bir azalma uzun zamandır ilk kez görülüyor. Türkiye’nin ihracatındaki ağırlık önce Euro’ya sonra da Dolara, buna karşılık ithalatında ve finansman maliyetlerindeki ağırlık önce Dolara sonra Euro’ya ait bulunuyor.
Bir ülkenin parası, dış ticaret ilişkisi içinde olduğu ülkelerin paralarına karşı değer kaybederse ihracatçıları, ihraç ettiği mallar karşılığında daha fazla TL elde eder. Yılbaşında Euro/TL kuru 2,85 iken Almanya’ya 100.000 Euro tutarında mal ihraç eden bir ihracatçının eline 285.000 Euro geçiyordu. Bugün Euro/TL kuru 3,27. Bugün Almanya’ya 100.000 Euro tutarında mal ihraç eden ihracatçının eline 327.000 TL geçer. Yani aynı malı ihraç eden ihracatı zaman içinde Euro, TL’ye göre değer kazandığında daha çok TL gelir elde etmiş olur. Bu ihracatın yüzde 65’inin ithal mallarla, kalan yüzde 35’lik kısmının yerli mal ve hizmetle yapıldığını ve ithalatın da yine Almanya’dan Euro karşılığı yapıldığını düşünürsek bu ihracatçının TL’nin Euro’ya karşı değer kaybından doğan gerçek kazancını şöyle hesaplayabiliriz: 327.000 – 285.000 = 42.000 TL x % 35 = 14.700 TL.
Bu ihracatçının malını Almanya’ya satarak Euro gelir elde ettiğini, buna karşılık bu malı üretmekte kullandığı yabancı malları Dolar karşılığı ithal ettiğini ve 2015 yılı başında Dolar/TL kurunun 2,30 ve Euro/TL kurunun 2,85 olduğunu varsayalım. Diyelim ki bu ihracatçı 80.500 Dolarlık ithal malını (karşılığı yaklaşık 185.000 TL ediyor) 100.000 TL’lik yerli mal ve hizmet ile birleştirerek 285.000 TL’ye imal ediyor olsun. Bu ürünleri yılbaşında Almanya’ya sattığında (285.000 / 2,85 =) 100.000 Euro elde edecek demektir (ihracatçının kârı bu toplamların içinde varsayılmıştır.)
Şimdi Dolar/TL kurunun 2,92’ye Euro/TL kurunun da 3,27’ye çıktığı durumu ele alalım. Yılbaşından bugüne kadar yurtiçinde enflasyon da yüzde 7 olarak gerçekleşmiş olsun. Bu durumda bu ihracatçı ihraç edeceği malların üretiminde kullanacağı malların ithalatı için 80.500 Dolar ödediğinde kasasından 235.060 TL çıkacaktır (eski kura göre 235.060 – 185.00 = 50.060 TL fazla.) Buna enflasyonla yüzde 7 oranında artarak 107.000 TL olan yerli mal ve hizmetler için ödenen bedeli de eklersek maliyeti (235.060 + 107.000 =) 342.060 TL oluyor demektir. Bu malı 100.000 Euro’ya Almanya’ya sattığında eline geçecek para (100.000 x 3,27 =) 327.000 TL olacaktır. 342.060 TL’ye mal ettiği malları Almanya’ya satan ihracatçı bunun karşılığında 327.000 TL elde etmiş ve zarar etmiştir (ya da kârı içinde varsaydığımız için kârında ciddi düşüş olmuştur.)
TL’nin yabancı paralara karşı değer kaybı bize mutlaka ihracat geliri artışı getirmez. Bize ihracat artışı geliri sağlayacak şey TL’nin Dolara karşı kaybettiği değerden fazlasını Euro’ya karşı kaybetmesidir. Ya da bizim dışımızda oluşacak gelişmelerin Euro/Dolar kuruna Euro’nun Dolara karşı değer kazanmasına yol açacak şekilde etki yapmasıdır. Ocak – Teemuz arasında ihracatımızdaki düşüş yüzde 9,4 iken Ocak – Ağustos döneminde düşüşün yüzde 8,9’a gerilemiş olmasının yani ihracattaki düşüşün hızının azalmış olmasının nedeni son aylarda Euro/Dolar kurunun Euro lehine hareketlenmiş olmasıdır.
Euro/Dolar kuru Euro lehine değişirken “ihracatımızı artırıyoruz” diye övünmek ne kadar yanlışsa tersi olduğunda “dış gelişmelerden dolayı böyle oluyor” demek de o kadar yanlıştır. Önemli olan kendi paramızı stabil tutabilecek reformları yapabilmektir. Bir atasözümüzde belirtildiği gbii: ‘El parasıyla gerdeğe girilmez.’