Bir tarafta 19 ayı geride kalan Rusya- Ukrayna Savaşı, diğer tarafta son 10 güne damgasını vuran İsrail- Filistin gerginliği, Gazze ve çevresinde yaşanan insanlık trajedisi, tüm dünyayı önemli bir ‘insanlık dersi’ sınavından geçirirken, ister istemez, küresel ekonomik sisteme ve önde gelen sektörlere olan yansımalarını da gündeme getiriyor. Bu sektörlerden birisi de, kritik ve stratejik bir alan olarak ‘enerji’. Her iki jeopolitik gelişme, enerjide bilhassa ‘deniz yoluyla’ taşıma ile ‘boru hattı’ taşıması arasındaki rekabeti de hızlandırmış durumda. Bilhassa Avrupa’nın enerji arz güvenliğinde salt ‘deniz yoluyla’ taşıma, Avrupa’nın salt ‘sıvılaştırılmış’ doğalgaza bağımlı olması mümkün olmadığından, Doğu Akdeniz, Orta Asya ve Kafkaslar ile Kuzey Afrika’dan ‘boru hattı’ ile taşınan doğalgaz da bir o kadar önemli.
Türkiye ‘boru hattı’ ile Avrupa’nın enerji arz güvenliğinde vazgeçilmez kilit ülke. Türkiye’nin bu alandaki kritik önemdeki rolünü daha da perçinleyecek müzakerelerin yürütüldüğü, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz imkanlarının da Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevkiyatının en akılcı çözüme işaret ettiği ve bu alanda müzakerelerin hızlandığı bir dönemde, bir anda Orta Doğu’da ağır ve trajik bir jeopolitik gerginliğin patlak vermesi, bazı ülkelerin, ama nedense, küresel enerji oyununda ağırlığı olan kimi ülkelerin de söz konusu jeopolitik gerginliği daha da tırmandıracak tutum için de olmaları kolayca açıklanabilecek hususlar olmasa gerek. Avrupa, tüm bu tartışmaların ortasında, sonbahara yüzde 90’nın üzerinde doğalgaz depo doluluğu ile girmiş olsa da, tüm sonbahar ve 2024 kış dönemi, olası ekstra doğalgaz ihtiyacı adına, sıvılaştırılmış doğalgaz (NLG) tedariki ile boru hattı ile tedarik arasında bir rekabeti de beraberinde getirecek.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!