Maalesef uzun zamandır kendi özelimizde yarattığımız sorunlar nedeniyle bizim için çok önemli fırsatlar yaratan pozitif dış ortam gelişmelerini hiç kullanamadık. Ya da olması gerektiği gibi kullanamadık. Dünya 2008-2009 mortgage krizi esnasında çok sert ekonomik hasarlar yaşıyorken, biz borsa olarak ilk anda düştük ama sonra hem borsa, hem de ülke ekonomisi olarak ciddi büyümeler yakaladık. Çünkü mortgage krizi esnasında aynı zamanda sınırlarımızın yakınlarında Arap Baharı denen bir süreç de yaşanıyordu. Mısır, Libya, Irak, Suriye ciddi iç savaşlar, çatışmalar yaşadı. Bölgede bir anda ortaya çıkan DEAŞ terör örgütü Ortadoğu’yu darmadağın etti. Mısır’da önce iktidar değişti, sonra askeri darbe ile yönetim değişikliği yaşandı. Libya’da kaddafi dönemi bitti. Ülke iç savaşlarla şimdilik üçe bölünmüş durumda. Irak’ta da DEAŞ-IŞİD terör örgütü Kerkük-Musul dahil bir çok şehri uzun dönem ele geçirdi. Suriye de aynı örgütün hedefi oldu. Şu ana kadar devlet başkanı Esad yerini korudu ama ülkesi iç savaş sürecinde parçalanma öncesi sıkıntıları yaşıyor.
İşte bu ortam nedeniyle 2009-2013 dönemi bölge ülkelerinden kaçan Arap sermayesi, kendine batıdan daha güvenli gördüğü için ülkemizi seçince, biz ülke ve ekonomi olarak bu dönemi krzilere teğet geçerek atlatmış olduk. Hatta ciddi yarar da görmüş olduk.
Lakin sonrasında çok farklı yerlere çekilen, izahı iktidar ve muhalefete göre çok farklı yapılan 2013 Gezi olayları ile birlikte, kendimizi bir türlü toparlayamadığımız bir kaos sürecine girdik. Bu dönem yazılarıma geriye dönük baktığınızda ilgili günlerin izahlarını çok sayıdaki yazımda bulabilirsiniz. Toplumsal gerilimin artması, kitlesek kutuplaşmalar yaşamaya başladık. Faizler %6 civarına inmiş iken, durduk yere bankalara ve merkez bankasına faiz yüklenmelerine başladık. Zaten içeride sosyal hayat sıkıntılı iken, kendi elimizle finansal yapıyı da huzursuz etme hatasını yaptık.
Sonra arka arkaya yaşanan seçimler, 17-25 Aralık süreci, anayasa oylaması, yıllardır uyarısı yapılan ama iktidarın kargalar güler diyerek inanmadığı FETÖ’cü cemaat yapılanmasının devlet içinde deşifre olması süreci, ülkenin birçok yerinde yaşanan ve turizmi vuran canlı bomba eylemleri, doğu bölgemizde PKK’nın şehir kakışmasına yönelik törör eylemleri, iktidarın azınlığa düştüğü seçim ve sonrasında yenilenen yeni seçimde % 49.5 oy alan başbakanın kendi partisince siyasi baskılarla istifa ettirilip, yerine yeni bir başbakan atanması, Rus uçağının düşürülmesi, inşaat sektörünün aşırı kredilerle gereğinden fazla desteklenmesi, demokrasi ve yargıda içeride ve dışarıda güvensizlik yaratan gelişmeler, ABD ve AB ile ortaya çıkan gerilimler derken, bir türlü kendimizi kurtaramadığımız bir kötüye gidiş sürecinden çıkamıyoruz.
Maalesef bu dönemde dünya ucuz ve bol paraya boğulurken, hatta ülkelerin merkez bankaları eksi faiz bile uygularken, dünya gıda fiyatları devamlı düşerken, petrol 114 $’dan 27$ seviyesine inmişken, doğalgaz fiyatları da bu düşüşe uyarken, biz kendi iç gerilimlerimiz, hatalı iç-dış politikalarımız ve devamlı kavga dönemi yüzünden dış konjonktürün bize sunduğu, normal şartlarda ve normal bir iktidar için adeta bir nimet olan bu fırsatların tamamını kaçırmış olduk. Yada tam tam öyle demeyelim, belki bu gelişmeler olmasaydı ülke ve ekonomi olarak bundan da kötü olabilirdik. En azından daha derin krize girmeyerek yarar gördük de diyebiliriz.
Sonra ABD FED faiz artışlarına başlayınca, öncesinde zaten kendi elimizle başlattığımız faiz ve kur artışları daha da hızlanarak ekonomi ve finans olarak çok ciddi sıkıntılara girmemize neden oldu. Şu an şirketler ve bankalar olarak ciddi bir kredi krizi içindeyiz. Verilen krediler geri dönmediği için yapılandırmalara muhatap olan bankaları görüyoruz. Büyüme eksiye dönmüş durumda. Ekonomi her alanda ciddi daralmalar yaşıyor. Buna karşılık enflasyon, faizler, kurlar, işsizlik, bütçe açığı çok ciddi yükselişler yaşıyorlar ki, bunlar olumsuz baskılar yaratıyor. Gıdada neredeyse dünyada enflasyon yaşayan tek ülkeyiz. Olumlu olarak cari açıkta düşüş var. Ama bu durum büyümesi sert düşen ve eksi büyümeye dönen ekonominin ithalat yapmamasından kaynaklandığı için çok da sevinemiyoruz.
İşte bu kötü süreç içinde bunalmışken, dünya yine yüzümüze gülen gelişmeler yaşıyor! Brent petrol 61$ düzeyine indi. Eğer 59$ civarındaki desteklerini kıracak olursa, yeniden 50$ düzeylerine hızla inebilir. ABD ve AB ekonomileri için resesyon uyarıları başladı. FED faiz artışlarına ara verdi. Yeniden faiz indirimi gündeme gelebilir beklentileri dünyadan kur baskılarımızın azalmasına yarıyor. Para yine bollaşacak gibi duruyor. Gelişmekte olan ülkelere yarayacak bu ortamı biz maalesef yine kaçırıyoruz. Çünkü demokratik bir seçimi bile hala tamamlayamadık. Ülke gündemi 4.5 yıl seçim görmeyecek derken, seçim arkasında hemen yeni bir seçime daha gidiyoruz. Eğer İstanbul yeniden muhalefet yönetimine geçerse, iktidar tüm önemli büyük şehirleri kaybetmiş olacak. İşte o zaman belediyelerde geçmiş dönemlerle ilgili ciddi yolsuzluk gündemlerine gireceğiz. Bu durum yine ülke içinde gerilimlere yol açacak. Belki kayyum müdahaleleri ile muhatap olacağız. Yeniden seçimlerin dile getirileceği süreçlere fazla zaman geçirmeden yine girebiliriz. Bunlar hiç olmaması gereken gelişmeler iken, maalesef devamlı karşımıza çıkıyor. Ülke zaten kıt olan kaynaklarını arka arkaya yaşanan seçim süreçlerinde heba ediyor.
ABD ile her ikisinde de haklı olduğumuz ama bu günlere gelinmesinde çok büyük hatalarımız olan S-400 ve Suriye konulu çok ciddi bir gelim içindeyiz ki, süreç eğer uzlaşma ile çözülmezse çok derin bir dış politika krizi başlayabilir. ABD Türkiye’ye yaptırım uygulamaya kalkarsa, finansal alana yansıma riski olan yaptırımlar ülke olarak ciddi krizler yaşamamıza ve batı ile ilişkilerde çok ciddi kararlar almamıza da neden olabilir. ABD ile ne aşamada olduğu net olmayan bir Halkbank davası belirsizliği de var. Bankanın genel müdür yardımcısı halen ABD’de tutuklu bulunuyor. Biz ise darbe kalkışması sonrası tutuklanan, rahip Brunson’u ve diğer tutuklu birçok ABD ve AB vatandaşını serbest bıraktık, ama bizim ABD’deki tutuklu vatandaşlarımız halen serbest kalmadılar.
2013’den beri yaşanan saydığım ve saymayı unuttuğum tüm bu kriz nedenleri yüzünden çok ciddi bir beyin ve sermaye göçü yaşadık. Kendi insanımız ve sermayemiz yurt dışına yöneldi. Zaten sermaye sorunu yaşayan ülkemiz bir de kendi beyin ve sermaye çıkışları yüzünden çok daha ciddi kayıplar yaşamış oldu. Kendi yatırımcılarımızın güven sorunu nedeniyle yurt dışına çıktığı bir ortamda yabancı yatırımcıyı getirebilmenin zorluğunu herkesin görmesi lazım.
Maalesef riskler halen sürüyor. Siyasiler ülkeyi soktukları darboğazdan bir türlü çıkartamıyor. Umarım İstanbul seçimleri yeni toplumsal kutuplaşmaya ve krizlere neden olmadan tamamlanır ve herkes kendi işine bakar. İktidar ekonomi, yargı, eğitim reformlarına odaklanır, dış ilişkiler düzeltilir ve seçimlere uzun bir süre ara veririz de bu süreçten kendimizi çıkartırız. Yoksa bu gidişin dünyanın yeniden önümüze çıkartığı yeni fırsatları da kaçırmamıza neden olması çok büyük bir kayıp olur.
İşte bu ortamda TCMB bugün faiz kararını açıklayacak. İstanbul seçimleri öncesinde eğer faiz indirimi yapıp, piyasalara moral vermek isterlerse, karşılığı kısmi kur tepkisi ile görülür. Zaten çok ciddi döviz borcu olan özel sektör nedeniyle bu daralmayı yaşadığımız için, kriz yaratabilecek belirsizlikler çözülmeden erken yapılacak faiz indirimi çok da doğru olmaz. Hatta zamansız yapılacak indirim daha sonra kur baskısı yaşanacak olursa, öncesinde olduğu gibi yine fazlası ile geri alınabilir. Bu nedenle ben çok fazla belirsizliklerimiz olduğu için bugün de TCMB’nın faiz konusunu pas geçmesini doğru bulurum. Bakalım ne yapacak göreceğiz.
Dün de yazdığım gibi BİST olarak dirençlere çok yakınız. Dikkatli olmak ve İstanbul seçim sonuçları ile ABD ile aramızdaki sorunun yaklaşan son tarihlerini göz ardı etmemek doğru olur. Dünya piyasalar açısından iyi bir sürece girerken, biz tek başımıza yeni krizlere muhatap olabiliriz. Akdeniz’deki doğalgaz kaynakları ile ilgili gerilime değinmedim bile. Haklı olduğumuz bu konuda da, çok ciddi krizler yaşayabiliriz.
Aslında sadece içerideki kavgacı dili bıraksak, toplumu germekten vaz geçsek, inanın tüm bu sorunların hızla çözüm yoluna girdiğini görürüz. Çünkü borsa ve şirketlerimiz zaten çok ciddi iskontolar içerdikleri için, pozitif bir ortam iyileşmesinde gördüğünüz gibi yükselişe geçmeleri çok kolay oluyor.
BİST konusuna yeniden vurgu yaparak yazımı bitirmek istiyorum! BİST Dolar bazında iyi zamanlarda gördüğü 50.000$ zirveleri ile kıyaslandığında bulunduğu 16.000$ seviyesi ile gerçekten inanılmaz bir iskonto içeriyor. Borsa için dikkat çektiğim riskler hep borsa dışı gelişmelerin yansımaları yüzünden. Bu sorunları aşabilsek BİST inanılmaz bir yükseliş poatnsiyeli taşıyor. Bu nedenle olası düşüşlerde morallerinizi bozmayın. Bu günleri de öyle ya da böyle elbet atlatacağız. Sadece süresini bilmediğimiz bir kriz sürecindeyiz. Ama dünyada en kriz yaşayan ülkelerde bile böyle iskontolu hale gelmiş bankacılık sektörü yok. Çok yüksek karlarına rağmen, bu denli iskontolu fiyatlanan sanayi sektörü yok. Bu nedenle de yaklaşan riski yüksek belirsizliklere rağmen, gördüğünüz gibi hisseler yükseliş tepkileri veriyorlar. İçinde bulunduğumuz güvensizlik ortamını aştığımız anda borsamız ralli yapmaya açık ve dünyanın en hızlı yükseliş gösteren borsalarından birisi olacaktır. Yeterki siyasiler artık asıl sorunlara odaklansınlar ve daha uzlaşmacı bir dili tercih etsinler.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!