Mahfi Eğilmez – 01.07.2018
Dış yükümlülük ve dış borç denildiğinde ilk bakışta benzeyen ama aslında aralarında farklar bulunan iki kavram çıkıyor karşımıza. Bunların farklarını tam olarak ortaya koyamazsak kafa karışıklığına yol açabiliyorlar. Bu iki kavram arasındaki farkları açıklayabilmek için öncelikle kamuoyuna açıklanan istatistiksel tablolar arasında yer alan iki tablodaki bazı verilere ilişkin tanımları ortaya koymamız gerekiyor.
Dış borç stoku; ulusal ekonomi dışındakilere olan borçlar, bir başka ifadeyle yurtiçinde yerleşik olan kişi ya da kurumların yurtdışında yerleşik olan kişi ya da kurumlara olan borçları olarak tanımlanıyor. Bu borcun yabancı parayla (dövizle) ya da TL ile olması dış borç olarak değerlendirilmesini değiştirmiyor. Burada önemli olan borcun hangi parayla olduğu değil alacaklının kim olduğu meselesidir. Eğer alacaklı yurt dışında yerleşik kişi veya kurumlar ise o zaman bu borç hangi para cinsinden alınmış olursa olsun dış borç olarak değerlendiriliyor. Burada konu edilen dış borç stoku brüt dış borç stokudur. Bundan bazı varlık ve alacaklar düşüldüğünde net dış borç stokuna ulaşılıyor.
Uluslararası net yatırım pozisyonu; bir ekonomideki yerleşik kişilerin yurt dışındaki yerleşik kişiler ile olan ilişkilerinde finansal varlıkları ve yükümlülükleri ile rezerv varlık olarak tutulan altın şeklindeki finansal varlıklarının belli bir tarihteki stok değerini gösteriyor. Uluslararası Yatırım Pozisyonunda toplam finansal varlıklar ile toplam finansal yükümlülüklerin farkı, net Uluslararası Yatırım Pozisyonu olarak adlandırılıyor. Başka bir deyişle, net Uluslararası Yatırım Pozisyonu; Türkiye’nin yurt dışından alacaklarıyla, Türkiye’nin yurt dışına borçlarının net farkını gösteriyor.
İki kavram arasındaki temel fark nereden geliyor? Uluslararası yatırım pozisyonunun içinde dış borç stokundan farklı olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımları, portföy yatırımları (hisse senedi sahipliği) gibi kalemler de yer alıyor. Örneğin yurtdışında yerleşik kişi ve kurumların Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye getirip yatırım yapması ya da para getirip hisse senedi satın alması bizim açımızdan yükümlülük olarak kayda geçiyor.
Türkiye’nin verileri; (kaynaklar: Hazine Müsteşarlığı dış borç istatistikleri ve TCMB ödemeler dengesi/uluslararası yatırım pozisyonu veri tabloları.)
Milyar USD | 2017 Sonu | 2018 Nisan |
Dış Borç Stoku (Brüt) | 454,3 | 466,7 |
Özel Kesim Dış Borç Stoku | 317,2 | 325,1 |
Dış Borç Stoku (Net) | 291,2 | 303,2 |
Uluslararası Yatırım Pozisyonu (Varlıklar) | 232,8 | 234,0 |
Uluslararası Yatırım Pozisyonu (Yükümlülükler) | -691,5 | -665,2 |
Uluslararası Yatırım Pozisyonu (Net) | -458,7 | -431,3 |
Bu tabloya göre 2018 Nisan ayı itibariyle, Türkiye’de yerleşik kişi ve kurumların, Türkiye dışında yerleşik kişi ve kurumlara 466,7 milyar Dolar tutarında brüt dış borcu bulunuyor. Bu dış borcun 325,1 milyar Dolarlık bölümü özel kesime ait görünüyor. Türkiye’de yerleşik kişi ve kurumların Türkiye dışında yerleşik kişi kurumlardan olan alacak ve varlıklarını bu toplamdan düşersek Türkiye’nin net dış borç miktarını 303,2 milyar Dolar olarak buluyoruz.
Verilerin karşılaştırılması; 2018 yılı Nisan ayı verilerini, 2017 yılsonu verileriyle karşılaştırdığımızda gerek brüt gerekse net dış borç stokunda artış olduğunu görüyoruz. Demek ki bu dört ayda dış borçlarımız artmış. Buna karşılık uluslararası yatırım pozisyonunda varlıklar az da olsa artarken yükümlülükler önemli miktarda azalmış. Bunun sonucu olarak da net uluslararası yatırım pozisyonunda yani uluslararası yükümlülüğümüzde azalma ortaya çıkmış.
Dış borçlarımız arttığına göre yükümlülüklerde ve dolayısıyla uluslararası net yatırım pozisyonundaki azalma yabancı sermaye ve portföy yatırımı çıkışı sonucu ortaya çıkmış demektir.