Türkiye ekonomisi son aylarda dipten dönüşün sinyallerini veriyor. Bu dönüş sinyallerini birkaç grafikle göstermeye çalışayım.
İlk grafik seti ekonominin arz yönünü temsil eden sanayi üretimindeki değişim oranları (altta solda) ve ekonominin talep yönünü temsil eden perakende satış hacmindeki değişi (altta sağda.) Bu ikisine baktığımızda gerek talepte gerekse arzda bir toparlanma başladığı görülebiliyor.
İkinci grafik seti ekonominin iki önemli kesimi olan otomotiv (altta soldaki grafik) ve konuttaki (altta sağdaki grafik) durumu gösteriyor. Otomotivde pazarın durumunda(mavi olan bu yıl, turuncu geçen yıl ve çubuklar on yılın ortalaması) son üç ayda toparlanma söz konusu ve son iki ayda da geçen yılın üzerine çıkılmış görünüyor. Konut satış fiyatlarındaki toparlanmayı da sağdaki grafikten görebiliyoruz. Nominal satış fiyatları ve dolayısıyla reel satış fiyatları yükselişe geçmiş bulunuyor.
Bu toparlanmanın maliyeti nereye yansıyor? Bunu görebilmek için bütçeye bakmamız gerekiyor. Aşağıda soldaki grafik bütçenin faiz dışı dengesini, sağdaki grafik ise vergi gelirlerinin faiz dışı giderleri finanse etmekteki durumunu gösteriyor. Faiz dışı dengenin uzun bir dönem sonunda ilk kez bu yıl açık verdiğini soldaki grafikten görebiliyoruz. Sağdaki grafik ise bize faiz dışı giderleri karşılamada vergi gelirlerinin giderek daha yetersiz kaldığını söylüyor. Tek seferlik gelirlere süreklilik kazandıran bir yapıya geçtiğimiz anlaşılıyor. Bu yıl TCMB’nin yedek akçesiyle durumu idare ettik. Ne var ki bu, sürdürülebilir bir denge değil.
Aşağıdaki iki grafikten soldaki cari açık ve bütçe açığı arasındaki ilişkiyi, bir başka ifadeyle ikiz açığı gösteriyor. Grafiğin ortaya koyduğu durum cari açığın fazlaya dönüştüğü bir ortamda bütçe açığının giderek büyümeye başladığı bir görünümdür. Sağdaki grafik işsizlik ve takvim etkisinden arındırılmış işsizlik oranlarını gösteriyor. Arındırılmış işsizlik oranı bize henüz işsizlikte bir düşüş olmadığını gösteriyor. Kuşkusuz ekonomideki toparlanmanın yerleşmesi ve bunun işsizliğe yansıması zaman alacak.
Ekonomideki toparlanma işaretlerinin en belirgin yansımalarından birisi de riskleri ölçmekte kullandığımız CDS priminin 370’lerden başlayarak yavaş yavaş 300’lere inmesi. CDS primi 300’ün altına inerse bu gelişmenin de olumlu katkısı gelmeye başlayacak.
Buraya kadar yapılanlar, özellikle bütçeyi feda ederek ekonomiyi canlandırma çabalarının sürdürülebilirliği önemlidir. Çünkü bu çabaların baz etkisiyle düşmüş olan enflasyonu azdırması kaçınılmazdır. O nedenle son bir iki aydır gözlemlenen dipten dönüş işaretlerini enflasyonsuz bir çıkışa dönüştürebilmenin yolu beklentileri olumluya çevirebilecek hamleleri yapmaktan geçiyor. Bunların ekonomiden çok hukuk, eğitim, demokrasi gibi alanlar olduğunu çok kez söylediğim için artık tekrarlamayacağım. Türkiye, eğer bu aşamada hukuk, eğitim, demokrasi alanlarında doğru adımları atar ve onun yanına da ciddi, tutarlı, iyi işlenmiş bir ekonomik program koyar ve ilk uygulamaları yaşama geçirirse çıkışa geçebilir. Bunları yapmazsak bu dönüş işaretleri bir çeşit pastırma yazı gibi geride kalır ve ilk bozulma önümüzdeki ay enflasyondan başlayarak yayılabilir.