Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık hikayesi, gerek geçmişte, gerekse de günümüzde kalkınma mücadelesini sürdürmekte olan ülkelerin tümü için ilham kaynağıdır. 1933 ile 1940 arası ilk sanayileşme hamlesinden 1950’deki tarihi özel sektör dönüşümüne, 1960’dan beri süregelen planlama anlayışından 1980’lerdeki ihracata dayalı büyüme hamlesine, Cumhuriyet ekonomimiz tüm gelişmekte olan ekonomiler tarafından örnek alınacak pek çok başarıya imza attı ve atmayı da sürdürüyor. Cumhuriyetimizin 100 yılı, dünyanın sürdürülebilir barış ve sürdürülebilir kalkınma adına en zorlu coğrafyasında, adeta bir ‘istikrar vahası’ olmayı başarmanın müstesna hikayesidir. Türkiye’nin sanayi hamlesinin, bugün yüksek teknolojiye dayalı ihracat hamlesine nasıl dönüştüğüne birlikte şahit olmamızdır.
Türkiye’nin Milli Egemenliğinin, bağımsızlığının en vazgeçilmez sacayakları siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık ve askeri bağımsızlıktır. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin sağladığı etkin yürütme erki, ‘Gazi’ Meclisimizin 103 yıllık köklü yasama geleneği ve Ülkemizin iç güvenliği, sınır güvenliği adına sahip olduğumuz tam bağımsız güvenlik ve istihbarat ağımız, Türkiye’nin ‘Milli Egemenlik Destanı’nın dünyanın en uzak noktalarına kadar, tüm dünya toplumlarına mal olmasını; bilhassa mazlumlara büyük bir cesaret vermesini sağladı. Ülkemiz son 20 yılda hızlandırdığı ‘Milli Ekonominin İnşası’ sürecindeki başarılarıyla da, ‘Milli Egemenliği’ni daha da güçlü kılacak, daha da perçinleyecek, daha da tahkim edecek yeni bir hikayeye imza atıyor, Türkiye’nin ‘milli ve yerli teknoloji’ hamlesi, bu hamlenin havacılık, uzay, yenilenebilir enerji, dijital ve akıllı sistemler, makine, ulaştırma sektörlerinde sağladığı köklü başarılar, tarihi ihracat sıçraması, ‘Milli Ekonominin Yükselişi’nin sağladığı yüksek katma değer, ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ alanındaki başarıların da anahtarını oluşturmakta.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!