Mahfi Eğilmez – 28.10.2012
Şimdilerde dile getirildiği gibi tek bir proje değildi başlangıçta cumhuriyet. Birçok projeyi içinde taşıyan bir idealler bütünüydü. Projelerden birisi demokrasiyi getirmekti. Asıl olan cumhuriyet değil demokrasi kuşkusuz. Ve demokrasi için cumhuriyetin şart olmadığının en önemli kanıtı da İngiltere ya da İsveç gibi monarşiyle yönetilen ülkeler. Bunların hepsi doğru ama Türkiye açısından cumhuriyet aynı zamanda demokrasi demekti. Çünkü Türkiye’de bugün sahip olduğumuz bütün demokratik haklar cumhuriyetle geldi. Ki bu haklar geldiğinde tek parti iktidarı vardı ve demokrasiden söz etmek mümkün değildi.
O projeler bütününün en önemli parçalarından birisi kadın erkek eşitliğiydi. Hatta Cumhuriyet, tek bir projeye indirgenecekse bir kadın projesi olduğunu bile söylemek mümkün. Kadını, itildiği ikinci sınıf konumdan çekip çıkarmayı, onu toplumun içine katmayı, erkeklerle birlikte, omuz omuza çalışmasını sağlamayı ve böylece toplumun yaratıcılığını artırmayı hedefleyen bir projeydi. Cumhuriyeti kuranlar kadının erkekle birlikte çalışmadığı, evine kapandığı, üretimden çekildiği, yarışmaya girmediği bir ortamda ilerleme olmayacağını görmüşlerdi. Batının bizden en önemli farkının kadının erkekle yan yana olmasıyla ortaya çıktığını, kadının birinci sınıf insan olduğu bir toplumun ileri gittiğini fark etmişlerdi. Osmanlının bütün ortadoğuyla birlikte geri kalmasının temelinde kadının geriye itilmesinin yattığını anlamışlardı. Kadını öne çıkarma projesini hayata geçirdiler. Hala o projenin etkisiyle öne çıkmaya devam ediyor kadınlarımız.
Son günlerden bir örnek olarak dünya şampiyonasında finallere giden kadın voleybol milli takımımızı gösterebilirim kadın projesinin başarısı konusunda. Türkiye’de kızlar, çeşitli baskılar nedeniyle, erkeklere göre çok daha az sayıda katılıyorlar spora. Rakip takımların çoğunun ülkesinde böyle bir sıkıntı yok. O ülkelerde kızlar herhangi bir baskıyla karşılaşmadan spora girebiliyor. Sınırlı da olsa bizde kızların spora girmesini sağlayan itici güç cumhuriyetin kadın projesi ve çeşitli kuruluşlarımızın kız takımlarına verdikleri doğrudan ya da dolaylı sponsorluklardır.
Cumhuriyetin projelerinden birisi de kamu iktisadi teşebbüslerini kurmaktı. Bugünlerde geri zekâlılıkla bir tuttuğumuz o proje olmasaydı sanayimiz asla buralara ulaşamazdı. Ben özelleştirmeden yana bir düşünceye sahibim. Ama bu düşünce yapısı o dönemde KİT’lerin kurulmasının gerekliliğini inkâr edecek bir bağnazlığa götürmüyor beni. Hatta şimdilerde özellikle doğu ve güneydoğuda yeni KİT’ler kurmanın doğru olacağını savunuyorum. KİT’ler o bölgede işsizliğin çözümüne yardımcı olarak teröre kayan gençleri kurtarabilir. Bazı KİT’ler özelleştirildikten sonra tarım ve hayvancılığımızda yaşanan çöküş bize kategorik karşı çıkışların doğru olmadığını anlatıyor.
Bir yandan kızların örtünmesini isteyen, bir yandan onların şortla yaptıkları sporlarda elde ettikleri başarıları alkışlayan, bir yandan KİT’lerin satılmasını savunan bir yandan da hayvancılık çökünce devleti göreve çağıran bir toplumuz biz. Bu, bizim çelişkilerimizden yalnızca iki tanesi. Bunun gibi yüzlerce çelişkimiz var. Bu çelişkilerle bu aşamaya varmış olmamız demokrasinin değil cumhuriyetin başarısıdır. Bundan sonraki başarıları da umarım demokrasi getirir.
Eğer bir projeyse cumhuriyet, ona en çok sahip çıkması gerekenler kadınlardır. Çünkü proje başarısız olursa en çok onlar kaybedecek.
Atatürk’ün dediği gibi en büyük bayram kutlu olsun.
(Bu yazı ilk kez 04.11.2010 tarihinde Radikal Gazetesinde yayınlandı. Yazı, Kendime Yazılar kitabımda 206. sayfada yer alıyor. Son cümleyi burada ekledim.)