100 yıllık Cumhuriyetimizin gerçekleştirdiği tarihi ‘ekonomik dönüşüm’ü hangi başlıklarla aktarmak en doğru olur diye düşündüğümde, bir çırpıda aklıma gelenler ‘planlı kalkınma’, ‘KOBİ devrimi’, ‘altyapı hamlesi’, ‘ihracata dayalı büyüme’, ‘ağır sanayi hamlesi’. Kolay değil, dünyanın pek çok gelişmekte olan ekonomisine örnek olmuş bir ‘kalkınma hamlesi’nden söz ediyoruz. 1933 ile 1938 arası ilk 5 Yıllık Sanayileşme Hamlesinden sonra, 1961’den günümüze oniki 5 Yıllık Kalkınma Planı ile Türkiye Ekonomisi’ni 1 trilyon dolarlık bir GSYH’nın üzerine, Türkiye’nin ihracatını ise 250 milyar doların üzerine çıkardık. Gönül isterdi ki, Türkiye Ekonomisindeki tarihi sıçramalar parçalara bölünmüş olmasın; Cumhuriyetimizin ilk 15 yılı ile, 100. yıla ulaştığımız son 15 yıllık dönemdeki büyük sıçramalar tarih sayfalarına çoktan kazındı.
Ama, bu iki kritik 15 yıllık dönem arasında, gönül isterdi ki, 1950-1956, 1963-1969 ve 1983-1989 dönemlerine sıkışmış 6’şar yıllık dönemlerin ötesinde bir kalkınma ve dönüşüm süreci yaşanabilseymiş. Hele ki, ‘Soğuk Savaş’ın sona erip, önde gelen gelişmekte olan ülkelerin büyük hamleler yaptığı 1990’lı yılları Ülkemizin ardı ardına ağır siyasi ve ekonomik krizlerle geçirmiş olmasından daha acı veren ne olabilir ki. Oysa, 1990’lı yılları sürdürülebilir büyüme ve kalkınma süreci ile geçirmeyi başarsaydık, Türkiye Ekonomisi bugün 1. trilyon dolar değil. 2. trilyon dolar çıtasını geçmeyi kutluyor olurdu Cumhuriyetimizin 100. yılında. 1940 ile 1950 arası, 1970 ile 1980 arası kaybedilmiş iki on yılı ifade etmek bile istemiyorum. Çünkü, şu anda 3. trilyon doları da yine konuşuyor olabilirdik.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!