Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16-18 Kasım arası ziyaret ettiği Pakistan ve Özbekistan dönüşü uçakta, gezinin notlarıyla söze başladı…
Erdoğan; Pakistan Cumhurbaşkanı Memnun Hüseyin, Başbakan Navaz Şerif ve kardeşi, Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif ile birbirine bu kadar sıcak iki ülkenin ilişkilerini daha da geliştirmek, ticareti hemen 1 milyar dolara çıkarmak konusunda anlaştıklarını aktardı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu 3 lider ve Pakistan Parlamentosu’nun anında verdikleri desteğin önemini vurgulayan Cumhurbaşkanı, Pakistan hükümetinin FETÖ okullarından yönetici ve öğretmenlerin 20 Kasım’a kadar ülkeyi terk etmelerini tebliğ ettiğinin de altını çizdi. Enerjide Limak, ulaşımda Albayrak gibi şirketlerin başarılı girişimlerine değinen Erdoğan, başta Lahor kenti olmak üzere günde 400 bin kişinin kullandığı metrobüsün oraya transferinden dolayı Pakistanlıların çok çok mutlu olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı, bu alanlarda ve savunmada yeni ortak projelerin de müjdesini verdi, aralık sonunda serbest ticaret anlaşması imzalanacağını açıkladı.
Ayrıca 560 kadar firmamızın faaliyet gösterdiği Özbekistan’ı 2004’te Başbakan iken ziyaret ettiğini söyleyen Erdoğan, Cumhurbaşkanı seviyesinde 16 yıl sonra gelen Semerkant ziyaretiyle iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldığını kaydetti. Serbest ticaret bölgesi kurulması, turizm yatırımları gibi ciddi potansiyeli olan konularda ortak projeler de gündemdeydi. Erdoğan, Semerkant dönüşü sorulara şu yanıtları verdi:
– Pakistan’ın Hindistan’la anlaşmazlığına ilişkin girişiminiz var mı?
Olacak inşallah. Navaz Şerif, Hindistan yönetimiyle iyi diyaloglar kurabilen biri. İnşallah Hindistan’a gittiğimizde bunları konuşacağız. Ama maalesef birileri Hindistan’ı sürekli tahrik ediyor. Çünkü Hindistan-Pakistan münasebetlerinin olumlu istikamette gelişmesini istemiyorlar. Birileri bu bölgede adeta huzur olmasın istiyor. Pakistan’dan başlayıp İran, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Tunus’a kadar uzanan bir yayda huzursuzluk var. Bunu acımasızca yapıyorlar. Başarılı da oluyorlar. Temenni ederim ki Hindistan’a yapacağımız ziyaret bölgenin huzuruna da ciddi bir katkı sağlar.
MİT’İN BAŞARISI ONLARI CİDDİ SIKINTIYA SOKTU’
– 15 Temmuz’dan sonra hükümet ve bürokratlar FETÖ’yle tam anlamıyla mücadele verebiliyor mu?
17-25 Aralık ve 15 Temmuz iki farklı süreç. Zaten 17-25 Aralık sürecinde tüm arkadaşlarımız bizi tam anlamış olsaydı 15 Temmuz olmayabilirdi. Anlayamadıkları gibi bu alçaklara o dönemde toz kondurmayan, böyle kötü niyetlerinin olmadığından bahseden arkadaşlarımız da vardı. Halbuki ben Başbakanlığımın ilk dönemlerinden itibaren dershaneler meselesine olumsuz yaklaştım. Bakan arkadaşlarıma (Milli Eğitim Bakanlarına) hep “Gelin bu dershaneleri kapatalım” diyordum. Yani ya okul ya dershane… Millet niçin iki yükü birden çeksin? Yani devlet olarak kendimizi inkâr ediyoruz. Demek ki sen kaliteli, başarılı öğrenci yetiştiremiyorsun, onun için dershanelerin önünü açıyorsun… Maalesef Nabi Avcı’nın bakanlığı dönemine kadar bunu gerçekleştiremedik. Tepkilere rağmen dershane meselesini halletmeyi hamdolsun başardık. Bir şey mi kaybedildi? Elbette hayır. Tam tersine, milyarlarca lira bu alçaklara gideceğine, fakir fukaranın cebinde kaldı. Bunları iyi anlatmamız, vatandaşlarımın bu kazanımları iyi görmesi lazım. Ha, yapıyorsan gel okul yap. Buna girmiyorlar. Dershanecilik işlerine geliyordu: Okullardan başarılı olanları al, dershanende onları şöyle göstermelik pudrala, sorular zaten çalınıyor… Ondan sonra da “Şu kadar başarılı öğrenci”… Her şeyi hırsızlık üzerine bina etmişlerdi. 15 Temmuz’da bahsettiğimiz arkadaşlar da insanlarımızın çoğu da bunların ne olduğunu anladı. Hâlâ anlayamayanlar, karşıda muhalif olarak duranlar da var. Ama bu terörist yapılanmayla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye mecburuz. Bu mücadeleyi tabii ki hukuk içinde, adil biçimde yapacağız… Görevden alınmalara gelince, bir şeyi abartmaya çalışıyorlar. Mağduriyet iddiasıyla, bazıları özellikle MİT’i yıpratma gayreti içinde. ByLock meselesinin aslında hikâye olduğunu ileri sürenleri kastediyorum. ByLock hikâye değil, bal gibi de var… MİT bunu ortaya çıkarınca, hepsi iyot gibi ortaya çıktı. Kim kimdir, öğrenildi. Yüzde 10’luk bir hata payı bile olsa, çok ciddi kişiler yakayı ele verdi. MİT’in bu husustaki başarısı, onları ciddi sıkıntıya soktu, rahatsız etti. Ha, deniliyor ki: “100 bine yakın görevden alınma var.” Belki daha da fazla olacak. Suç işleyen bedelini ödeyecek. Hukuk gerekeni yapacaktır, durduramayız. Mesela, Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşmesi sırasında 600 bin kişiyi görevden aldılar. Onlar yaptığı zaman oluyor da bizde böyle bir adım atıldığı zaman niye rahatsız oluyorsunuz? “Kusura bakmayın. Bizim iç hukukumuza karışamazsınız” diyoruz.
‘BUNLARIN PEŞİNDEYİZ, İADELERİNİ İSTİYORUZ’
– Bazı askerlerin NATO’dan sığınma talebinde bulunduklarına dair haberler çıktı…
Sığınma talebinde bulunanların sayısı o kadar yüksek değil. Ayrıca, NATO’nun o tür sığınmaları kabul etmek gibi bir yaklaşımı olamaz. Bahsedilenler, birer terör suçlusu. Bir teröristi, terörist askeri, darbeciyi NATO’da nasıl istihdam edebilirler? Böyle bir şeyi yapamazlar. Bunların peşindeyiz, iadelerini istiyoruz. Mesela Yunanistan’a kaçanların iadelerini istedik. Çipras, “15-20 gün içinde neticelendiririm” demişti. Maalesef kaç 15-20 gün geçti. Benzer bir durumda biz geciksek, kıyameti koparırlardı. Kararlılığımızı devam ettireceğiz. Üzerine gideceğiz. Kolay değil, ordumuzda 300 bin civarında subay, astsubay muvazzaf kadromuz var. FETÖ’yle bağlantılı olanları ordu ve emniyette elbette barındırmayacağız. Ama bu mücadeleyi yaparken mutlaka hassas olacağız. Mesela kimileri bana diyor ki: “Askeri liseler kapatılmamalıydı.” Ben tabii izah ettim. “Kusura bakmayın. Bu darbe sizin kurduğunuz askeri liselerden çıktı. Onlar harp okullarına girdi, oralardan çıktı” dedim. Düz liseden gelen generallerimiz, Genelkurmay Başkanı’mız yok mu? Necdet (Özel) Paşa, Hulusi (Akar) Paşa düz liseden gelmedir. Askeri liseleri kapattık ama harp okullarının ihtiyacını diğer liselerden karşılıyoruz. Havuz geniş ve farklı eğitimler söz konusu olduğu için bakış açıları da farklılaşacak. Tekdüze bir bakış, tek tip insan olmayacak. Bu demek değil ki disiplin, düzen olmayacak. Uymayanlarla gerektiğinde pekâlâ ilişik kesilebilir…
‘ŞANGHAY 5’LİSİNDE DAHA RAHAT OLURUZ’
– İngiltere’de Brexit yaşanırken, bizim de AB ile ilişkilerimiz yeni döneme girdi. Bu konuda son durum nedir?
Brexit güzel bir tevafuk oldu. Yani, Avrupa’da, diğer ülkelerde bu tür şeyler olabilir… Fransa’dan da sesler geliyor… İtalya’dan geliyor. Geçenlerde bizimle ilgili dışişleri bakanları önce hırsla bir araya geldiler. Daha sonra Avusturya dışında hiçbiri Türkiye ile müzakerelerin dondurulması, şu olması, bu olması noktasında fikir beyan etmedi. Bu önemli bir şey. Mesele şu: Türkiye “Benim için varsa, yoksa AB” dememeli… Kanaatim bu. Mesela, “Şanghay 5’lisinde Türkiye niye olmasın?” diyorum. Bunu Sayın Putin’e olsun, Nazarbayev’e olsun, şu anda Şanghay 5’lisinin içinde olanlara da söyledim. Başlangıçta 5 ülkenin kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’ne Özbekistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler dahil oldu… İran da girmek istiyor. Sayın Putin, “Bunu değerlendiriyoruz” gibi bir ifade de kullandı. Türkiye’nin Şanghay 5’lisi içinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum. AB, Türkiye’yi tam 53 yıldır oyalıyor. İlklerdeniz, ama 53 yıldır oyalanıyoruz. Mesela Başbakanlığımın ilk yıllarında liderler zirvesine çağrılırdık. Daha sonra çağırmamaya başladılar. Niye? Orada her şeyi açık, net söylüyorduk da ondan… O günden bugüne, bakın 28 üye var, Sarkozy’nin ilk göreve geldiğinden itibaren, mesela fasıllarda açma-kapama olayında, sadece açmak var, kapama yok. Kapama olmayacaksa, açmayı yapsan ne olur, yapmasan ne olur? Latin Amerika ülkelerine vize serbestisi var, ama Türkiye’yi hâlâ oyalayıp duruyorlar. Yıl sonuna kadar sabredelim; oldu, oldu… Yoksa biz bu geri kabulü falan, bu dosyayı kapatalım… Mülteciler konusunda 3 milyar Euro’yu haziran itibarıyla vereceklerdi. Vermediler. Bize vermiyor zaten. Mülteciye veriyor. Dolaylı yoldan veriyor. Konuştuk konuştuk, en sonunda “Kızılay’a bu işi aktaralım” dedik. Güya bir protokol… Ama uygulama yok.
– AB’den yumuşama sinyali var mı?
Öyle şeyler yapıyorlar, öyle şeyler söylüyorlar ki, anlamak mümkün değil. Bir bakıyorsunuz kuyruğu dik tutma derdindeler, bir bakıyorsun yelkenleri indirivermişler. Türkiye için hiçbir zaman hayırlı rüya görmediler. Pek görmeye de niyetleri yok. Zaman zaman şahsıma hakaretler, ülkemizde fikir özgürlüğü olmadığı, hak ihlalleri iddiaları… Almanya’da, Fransa’da, Belçika’da teröristler kol geziyor ama bu tür şeyleri umursamıyorlar. Ya da Belçika’nın, Ermenilerin soykırım iddiasını kabul etmedi diye bir milletvekiline partisinden atılma yolunu açacak kadar özgürlüklerden uzak olduğu unutuluyor. Mahinur Hanım’la ilgili yaptıkları işin izah edilir yanı var mı? Bunların özgürlük anlayışı bu kadar işte.
‘MİLLET REFERANDUMDA ÇÖZER’
– Başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı konusundaki Anayasa değişikliğiyle ilgili ayrıntılar netleşti mi?
İki lider görüştü. İki partinin belirleyeceği arkadaşların hazırlanan taslak üzerinde çalışması olacağını biliyoruz. Sonra liderler tekrar bir araya gelerek nihai kararı verecekler. Parlamentoya getirecekler. Bütün mesele parlamentodan 367’nin çıkması. Olmazsa tabii 330 önemli. Bu durumda temenni ederim ki bu iş millete gider. Millet bu referandumla işi bitirmiş olur.
– Cumhurbaşkanlığı sisteminde yardımcı sayısı 1 mi, 2 mi olur?
O konuda görev yasama organının. Çıkacak neticeye göre halkımız oylamasını yapacaktır.
‘ÖSO’NUN MENBİÇ’E YÖNELMESİNİ İSTİYORUZ’
– ABD, YPG’nin Menbiç’ten çekileceğini açıkladı. Fırat Kalkanı’nda desteklediğimiz ÖSO ise El-Bab’a gidiyor. Ama Menbiç’ten çekilen YPG’nin de El-Bab’a doğru bir hareketlenmesi söz konusu. YPG ile karşı karşıya gelmemiz söz konusu olabilir mi?
El-Bab’a 2 kilometre kaldı. Afrin’in güneyinden El-Bab’la arayı kapatma gibi bir gayretleri var. Özgür Suriye Ordusu’nun El-Bab’a girip oradan batıya değil doğuya, Menbiç’e yönelmesini istiyoruz. Çünkü Menbiç’ten PYD ve YPG’yi çıkarmak gerekiyor. Bu kararlılık görülünce ABD, “Tamam, buradan PYD ve YPG çıkacak” dedi. Bu sözün tutulmasını bekliyoruz. Menbiç yüzde 90-95 Araptır… Orası PYD ve YPG’nin toprağı olamaz.
– Yaz başında ülkemizdeki Suriyeli mültecilere vatandaşlık konusunu gündeme getirmiştiniz. Düşünceniz değişti mi?
Benim düşüncem aynı. Hükümetimizin de düşüncesinde aslında herhangi bir değişiklik yok. Fakat orada önemli olan şey, çadırkentlerdeki insanların özellikle istihbari bilgilerinin tespiti. Bu bilgilerin gelmesinin ardından o yönde adımlar atılabilir. Ama rastgele kalkıp o tür adımları atmak yarın bize başka sıkıntılar da getirebilir. Dolayısıyla çalışmalar devam ediyor, ama sözünü ettiğim hassasiyetler de göz önünde tutuluyor.
‘KEPENK KAPATMAYA CEZA’
– Güneydoğu için açıklanan teşvik paketi, bölgeye yatırım için harekete yol açmadı. Yatırımcıları yönlendirmek için bir adım atmak gerekiyor mu?
Bölgeye yatırım önemli. Fakat bir gerçek daha var. Devlet, yıkıma uğramış yerleri ihya etmenin gayreti içinde. Vatandaş yeni evlerine yerleşirse, normalleşme süreci özgüveni artırır. O zaman yatırımcı belki daha rahat girme şansını yakalar. Yeni bir adım atıldı. Esnaf tehdit neticesinde kepengini indirirse cezai müeyyideye uğrayacak. Bu iş sadece güvenlik güçlerinin değil. Vatandaşımız da direnmeli; tehdit edenlere, “Kapatmıyorum” diyebilmeli. Esnafın geneli böyle bir tavır sergilerse, onlar gelip de “Kepengi indir” diyemez.
‘YENİ ABD YÖNETİMİYLE DOLARDA OLUMLU GELİŞME OLUR’
– Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Doları’ndaki yükselişle ilgili soruyu şöyle yanıtladı: “ABD’deki yeni yönetimin işbaşına gelmesiyle olumlu bir gelişme olacağı kanaatindeyim. Çünkü yeni yönetim faiz politikalarında bizimle aynı istikamette düşünüyor. Aralık ayında belki ABD’ye gitmemiz söz konusu olabilir. Chicago’da Amerikalı Müslümanların yıllık buluşmasına katılma ihtimalim var. Gidecek olursam, eğer ayarlanabilirse, Sayın Trump’la da bir görüşme yapabiliriz. Bu yeni süreçte döviz kurunun o baskıcı durumundan sıyrılmak mümkün olabilir.”
Selçuk TEPELİ / GAZETE HABERTÜRK